Ebeveyn nedir; temel anlamda çocuğa bakım vermekle sorumlu, biyolojik ya da evlat edinen anne/baba diyebiliriz. Çocukları sağlıklı, başarılı, mutlu bireyler haline getirmek öncelikli olarak ebeveynlerin görevidir. Günümüz ebeveynliğine baktığımız zaman ise maalesef dalga dalga büyüyen korku ebeveynliğine dönüşmekte olduğunu söyleyebiliriz. Aşırı koruyucu aileler, obsesif anne/babalar gün geçtikçe artmaktadır maalesef.
Bu durumun temel kaynağını şu sorularda arayabiliriz;
Ebeveynlerin günümüz modern toplumunun baskısından dolayı, farkında olmadan tek tip bireyler yetiştirme çabası mı ?
Ebeveynlerin kendi çocukluğundaki eksik yaşantılarından ve bu eksikliği çocuklarına yaşatmak istememe çabasından dolayı mı?
Yoksa, sadece kolaycılıktan dolayı mı?
Herkes en iyi, en başarılı, en harika çocuğu yetiştirmek istiyor ama maalesef birçok ebeveyn kendini geliştirmeyi, kendine zaman ayırmayı, güncellemeyi unutuyor. Kendi gelişimini tamamladığını düşünen ebeveynler yeni çağı pas geçip geçmiş deneyimleri/bilgileri ile çocuklarını yetiştirmeye çalışıyor veya modern aile görünümü altında korku ebeveynliği dediğimiz, çocuğun her dediğini yapma, hiçbir şekilde üzülmesine olanak vermeme gibi tutumlar sergileyerek aslında farkında olmadan yanlış bireyler yetişiyor. Peki bu obsesif/takıntılı, aşırı koruyucu veya mükemmeliyetçi ebeveynlerin yetiştirdikleri çocuklar nasıl bireyler oluyorlar. Üzülerek deneyimlediğimiz Z kuşağının, maalesef önemli bir kısmının; şımarık, hiçbir şeyden zevk almayan, sadece ödül ile mutlu olabilen, sürekli başkalarıyla kendini kıyaslayan, obez, dikkat eksikliği olan, ekran bağımlısı bireyler olarak topluma karışıyorlar. Ebeveynler çocuklarını harika, mükemmel yetiştirmeye çalıştıkça karşılığında tam tersi bireylerin yetişmesine kendileri de inanamıyorlar. Aslında burada temel problem böyle yetişen çocukların, aileyi bir şekilde ele geçirmiş olmasıdır. Bunda ebeveynlerin, çocuklarının bugünkü ihtiyaçlarına, ilgilerine eşlik edememeleri, onlarla empati kuramamaları büyük bir rol oynuyor. Bundan ötürü çocukların sadece temel ihtiyaçlarını karşılayıp işin içinden çıkmaya çalışıyor ebeveynler maalesef. Bunun farkında olan Z kuşağı dediğimiz teknoloji/bilgi çağı çocukları zekalarını aileyi, öğretmeni bir şekilde kandırarak ve daha çok gereksiz şeylere enerji harcayabilmek, hareketsiz, emeksiz, hazırcı bir anlayış için kullanıyorlar.
Yazının başına dönecek olursak, neden korku ebeveynliği, ona da bir açıklık getirmek isterim; çünkü aileler çocuklarının hatalarını, yanlışlarını uzmanlarla paylaşınca en son aynen şu cümleyi kullanıyorlar “Lütfen çocuğuma bu bilgileri benim söylediğimi söylemeyin, yoksa evde kıyamet kopacak” işte yazımın aslında temel çıkış noktası, korku ebeveynliği dediğimiz olay tam da burada ortaya çıkıyor. Ailelerin çocuklardan neden bu denli korktuğu, disipline edemediği belki de farklı, uzun bir araştırmanın konusu olabilecek düzeyde önemli bir konu ama kısa bir değinelim isterim. Z kuşağı dediğimiz çocuklar eşsiz bir bilgi çağını yaşıyor, teknolojinin zirve yaptığı artık bir çok şeyin eski kuşağa göre çok değiştiği ve kolaylaştığı bir dönem aslında, acaba ebeveynler Z kuşağının bilgi ve deneyimlerini, kendilerini geliştirip, öğrenme ihtiyacı duymadıklarından dolayı, çocukları karşısında kendilerini yetersiz mi görüyorlar ?
Bilinç altlarında ki bir “eksiklik” duygusu mu yönlendiriyor tutum ve davranışlarını ?
Belki de çocuklarımız kadar çağa ayak uydurabilirsek, bu durum bizlerde de ciddi bir özgüvene dönüşebilir, bu durum tutum ve davranışlarımıza yansıyabilir ve o zaman çocuklarımızı daha iyi anlayıp daha doğru yönlendirebiliriz.
Kesinlikle çocuklara kızmayınız, onlar sadece ailelerinin ve yakın çevrelerinin bir yansımasıdır.. Öncelikle en önemlisi, çocuklarımızın bütün duyguları, hisleri (Hata, sinirlenme, yenilgi, üzüntü, öfke, utanç, yetinme vb. ) yaşamasına izin vermeliyiz, cam bir fanusta büyütülen çocukların fiziksel, duygusal, sosyal ve ruhsal gelişiminin üzerinde olumsuz etkiler bırakacağını unutmayalım. Çocuklarımızın akademik başarısından çok insan, hayvan ve doğa sevgisi ile sporcu, sanatçı kişiliğini geliştirmesini destekleyelim. Çok başarılı bir öğrenci olmasından önce mutlu, üretken, sorgulayan, emek veren, değer bilen bireyler yetiştirmek öncelikli görevimiz olmalıdır. Yoksa yetiştirdiğimiz çok başarılı ama insani değerlerden yoksun kalmış mutsuz, obsesif, toplumsal değerleri önemsemeyen, empati kuramayan, bencil öğretmen, doktor, mühendis vb. yetiştirmiş oluruz.
Anahtar kelimeler; kendimizi güncellemek ve sevgide de öfkede de dengeyi kurabilmek. Çocuklarımızı fanustan çıkarıp gerçek hayata karıştırmak..
Z kuşağı ile ebeveynlerin sağlıklı bir ilişki/iletişim kurabilmesi için çözüm önerilerimiz ile özetleyip, toparlayalım;
-Ebeveynler olarak Z kuşağı çağına ayak uydurup, teknolojiyi, değişimleri iyi okumak ve en az çocuklarımız kadar iyi öğrenmek. Kendimizi sürekli güncellemek.
-Gerçek anlamda ilgili olmak ve rol model olabileceğimiz tutum ve davranışlar sergilemek. Bilinçsiz bir ilginin önemi olmadığı gibi ters etki yapma ihtimalide yüksektir.
-Ebeveynler olarak çocuklarınıza rol model olmak, örneğin; hiç kitap okunmayan bir evde, çocuğa kitap okuma alışkanlığı yok diye baskı yapmak doğru olmaz.
-Akademik başarı ile kişilik değerini hiçbir zaman bir tutmamak.
-Koşulsuz sevmek ama gerektiğin de yanlışları ve hataları ile de yüzleştirip, çözüm odaklı sohbetler etmek.
-Çocuklar için yapılanları her defasında yüzlerine vurup onlara karşı kullanmamak. Ebeveynler olarak zaten yapmamız gereken sorumluluklardır bunlar.
-Çocuklarınızın gelişim dönemlerini iyi bilmek ve buna uygun tepkiler geliştirmek. Çocuğunuzu ve içinde bulunduğu dönemi bilmeniz, empati ile ona yaklaşmanız gelişimini olumlu anlamda destekleyecektir.
-Cinsiyet eşitsizliğini vurgulayan her türlü söz ve davranıştan uzak durmak.
-Anne ve babalar olarak çocukların yanında tartışmamak ve mutlaka fikir birliğine vardıktan sonra onunda dahil olduğu , fikirlerinin önemsendiği bir durum değerlendirmesi yapmak.
Doğan Cüceloğlu’nun şu güzel sözleriyle sonlandırmak isterim..
Mükemmel değil, iyi insan yetiştirmeyi hedefleyin.
Yorumlar kapalı.