Sason’un doğal ve tarihi güzelliklerinden bahsetmiştik bir önceki yazımızda. Doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra efsaneleri ile meşhur olan kadim ilçemiz Sason’da güzel bir aşk hikayesini siz değerli okuyucularımızla paylaşıyorum bu haftaki köşe yazımda.
Bu efsane aşk hikayesi Mereto dağı yamaçlarında bulunan Vartanuz köyünde yaşayan Ermeni genç Besna ile Helkis dağı yamacında bulunan bulunan ve Kürtçe adı Kela Hesana (Kêlhezna) Türkçe adı Kelhasan olan Kelhasan köyünde yaşayan Müslüman Kürt genç çoban olan İbrahim’in aşk hikayesidir.
Bu aşkı önemli kılan başka bir şey ise Sason’un sembolü haline gelen ve daha öncede kaleme alıp siz değerli okuyucularımız ile paylaştığımız ters lalelerdir.
Laleler adeta bu iki gencin aşkının hem şahidi hem sembolü konumunda, bu efsanevi aşk hikayesini okuduğunuzda ters laleler kalbinizde başka bir yer edinecektir.
Çocukluğumdan beri kulaktan kulağa aktarılan, dilden dile dillendirilen bu efsanevi aşk hikayesini büyük emeklerle derleyip toplayan yalın bir dil ile bize sunan çok değerli hocamız Behçet Çitçi’ye teşekkürlerimi sunuyor ve hep beraber tarihin satırları arasında sizleri geçmişe efsanevi bir yolculuğa davet ediyorum.
Sason Efsanesi
Toroslardan Zagroslara, dağların arasındaki kayalıklarda turuncu bir renk gözleri kamaştırır. Kimilerine göre “ağlayan gelin”dir, kimilerine göre ise “hüzün çiçeği”, kimilerine göre de her sabah göbeğinden su yaydığı için “ağlayan lale”. Hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar tarafından kutsal bir çiçek olarak bilinir çarmıha gerilen İsa’yı sembolize ettiği için…
Sason’da ters lalelerin yetiştiğini duyanlar önce şaşırır, sonra da laleleri görmek için kendini dağlara tırmanırken bulur ilkbahar mevsiminde. Yapraklarında her kültürün motiflerini saklayan ters laleler üzerine onlarca efsane anlatılır.
O efsanelerden biri de şöyledir.
Sason’da Helkis dağının yamaçlarında yaşayan köylüler, ters laleler üzerine bir efsane anlatır dururlar, Bu efsane Müslüman bir genç olan çoban İbrahim ile Ermeni güzeli Besna’nın aşk hikâyesidir.
Kelhasan köyünden yaşayan İbrahim’in ömrü Mereto ve Helkis dağlarında çobanlık yapmakla geçermiş. Hayvancılık ailenin tek geçim kaynağı olduğu için İbrahim çoban, işine gerekli önemi verirmiş. Kışın kendi köyü olan Kelhasan’da sürülerini ağılda besler, bahar mevsiminde ise yemyeşil bir köy olan Ermeni köyü Vartanuz’da koyunlarını güdermiş. İbrahim Çoban, baharla birlikte kendi köyünden çok geniş meraları olan Vartanuz Köyü’nde daha çok zaman geçirirmiş.
Vartanuz Köyü’nün zengin tüccarı Adran ağa’nın dünyalar güzeli bir kızı varmış. Kız o kadar güzelmiş ki, O’nu bir gören bin gönülden vurulurmuş. Bu güzel kızın ismi de Besna imiş. Besna’nın annesi Seta hatun, kendisini eşi ve çocuklarının hizmetine adamış bir hanımefendiymiş.
Köyün çevresinde çobanlık yapan İbrahim, bir gün çeşmede kızı görünce mutluluktan içi içine sığmaz olmuş, sonra Besna’ya âşık olduğunu anlamış. Besna’da gönlünü yiğit mi yiğit, yakışıklı mı yakışıklı bu çoban İbrahim’e kaptırmış. İbrahim Çoban ve Besna, iki sevdalı, gizli gizli buluşur ve aşkları günden güne büyürmüş.
Besna, önceden köy çeşmesinde su doldurmaktan nefret ederken, İbrahim’e gönlünü verdiği andan itibaren onunla görüşmek için can atar olmuş ve erkenden köy çeşmesinden su doldurmaya gider olmuş. Saatlerce İbrahim’le beraber kırları, bayırları gezer, akşam vaktine yakın su testilerini doldurup evinin yolunu tutarmış. Bahar aylarında Vartanuz Köyü, bin bir çiçekle rengârenk olur ve kokularıyla insanı büyülermiş. İki âşık, bu manzarayı hayranlıkla seyreder ve su misali akan zamana içerlenirlermiş.
Sonbahar yerini yavaştan kışa bırakırken hafiften esen rüzgârlar da İbrahim’in ayrılığının habercisiydi. Bahar ayına kadar kendisini düşünmesi için Besna, İbrahim’e köylerinde açan birbirinden güzel lale soğanlarını vermiş ve kendi köyüne ekmesini istemiş. İbrahim, her yıl Besna’nın vermiş olduğu bu lale soğanlarını, kimsenin zarar vermemesi için Kelhasan Köyü’nün yüksek kayalıklarının (Helkis Dağının) yamaçlarında ekermiş. Bu lalelere gözü gibi bakar, Besna’sının kokusunu lalelerle içine çekermiş. Yıllarca bu aşk böyle devam etmiş ve İbrahim’in lale bahçesi her geçen gün daha büyüleyici bir hal almış.
İbrahim Çoban, bu özleme son vermek için Besna’yı istemeye karar vermiş. Fakat bu öyle kolay bir karar değilmiş. Durumu ailesine anlattığında çok büyük bir tepkiyle karşılaşmış. İbrahim’in ailesi evlenme kararını Besna’nın din değiştirip Müslüman olması şartıyla kabul etmiş.
İlkbaharla birlikle İbrahim çoban, sürüsüyle birlikte heyecanla Vartanuz’a yol almış ve durumu Besna’ya anlatmış. Besna, aşkı karşısında Müslüman olmayı kabul etmiş ve durumu annesine anlatmış. Bu durum karşısında gözyaşlarına boğulan anne, inançları gereği bu evliliğin olamayacağını söylemiş kızına. Bunun üzerine Besna, üzüntüden yemeden içmeden kesilmiş. Durumun vahameti karşısında Seta Hatun, olanları Adran Ağa’ya anlatmış. Çok öfkelenen babası din değişikliğinin kabul edilebilir bir yanının olmadığını ve kendi dinlerine mensup olmayan birine kızlarını veremeyeceğini söylemiş.
Adran Ağa, kızının İbrahim çobanla görüşmemesi için odasından bir daha çıkmasına izin vermemiş. Seta Hatun, olanları bir bir anlatmış İbrahim’e. Bunun üzerine İbrahim, Besna’yı kaçırmaya karar vermiş. Gece yarısı Besna’yı evinden kaçırmış ve Helkis dağının yamacındaki Kelhasan (Kêlhezna) köyüne doğru zorlu bir yolculuk yapmış.
Seta Hatun, sabahın erken saatinde Besna’nın odasında olmadığını fark etmiş ve feryat figan aileyi ayağa kaldırmış. Vartanuz ahalisi, Adran Ağa öncülüğünde her yerde güzeller güzeli Besna’yı aramaya koyulmuş. Arayışlar boşunaymış artık, kız kaçırılmış.
Kelhasan Köyü’nde, Besna din değiştirerek Müslüman olmuş ve İbrahim’le imam nikâhıyla evlenmiş. Böylece aileler arasında onarılmaz yaralar açan sorunun ilk adımı atılmış. Adran Ağa, silahlanıp İbrahim’in Köyü Kelhasan’a doğru yola çıkmış. Köye vardıklarında İbrahim’in akrabaları Adran Ağa’ya yalvarmış yakarmış gençleri birbirinden ayırmasın diye. Ama engel olamamışlar. Adran Ağa, kızını almadan bir yere gitmeyeceğini söylemiş.
Durumun ciddiyetini anlayan kara sevdalılar, Kelhasan’nın keskin ve sivri kayalıkların bulunduğu Helkis dağına tırmanmış. Besna ve İbrahim, el ele tutuşarak kayalıklardan kendilerini aşağıya atmış. Paramparça olan vücutları İbrahim’in ektiği lale bahçesine dağılmış, lale bahçesi kısa sürede kan gölüne dönmüş.
Bir süre sonra görenleri şaşkına çeviren bir olay olmuş: Güzel laleler boyunlarını büküp âşıkların kanlarına doğru gözyaşı akıtmaya başlamış. Aşkları için canlarını veren Besna ile İbrahim’in çiçeği, boynu bükük ağlayan lale “ters lale” olmuş o gün bugündür. Ve Sason’un yüksek kayalıklarında, her baharın gelişinde, insanlara kötü kokular yayarak bu ölümsüz aşkı bir daha hatırlatırmış.
Yorumlar kapalı.