Bir kent nasıl yönetilir diye soracak olursak cevap zor değil. Biraz kafa yoran bir kişi rahatça cevap verebilir. Hem zaten cevaplar aşağı yukarı belli aslında. Kurumlara işin uzmanı atanır, liyakat sahibi kişilerle çalışılır, belli program ve planlama ile hareket edilir.
Bu kadar basit aslında.
Yani bir kenti gerçekten yönetmek isteyen kadrolar olursa, niyet eğer hizmet ve kentin yararınaysa gerisi zaten çorap söküğü gibi gelir.
Açıkçası bir kenti iyi yönetmek, yönetememekten daha zor.
Şöyle biraz sağımıza solumuza baktığımızda onlarca örnek görebiliyoruz. Kenti için, vatandaş için çalışan belediyeler ve diğer kurumlardan neyimiz eksik bizim.
Tabi ki eksiğimiz yok.
Onlarda olan imkanlar bizde de var.
Onlara giden bütçe bize de geliyor.
Onların araç gereçleri varsa bizim de var.
Peki neden biz bu durumdayız?
Peki neden biz toz toprak içindeyiz.
Peki neden istendiği zaman suyumuz, elektriğimiz kesilir, istendiği zaman verilir! Daha önce de yazmıştım, etrafı barajlarla, suyla çevrili bir kent nasıl olurda hem su hem elektrik sorunu yaşayabilir?
Kırsal kesimler hem elektrik hem su sorunuyla boğuşuyor. Adeta kaderlerine terk edilmiş.
Bu yönetememenin en net göstergesi değil mir?
Toz toprak demişken Batman’da artık nefes almakta zorlanıyoruz. Düzensiz, plansız çalışma kenti adeta bir şantiyeye çevirdi. Öyle bir şantiye ki kazdığı yeri unutup bir daha uğramayan, açtığı kanalları doldurma zahmetine girmeyen…
Koca Batman’ın neredeyse üçte biri başlanılıp bitmeyen çalışmalar yüzünden ya asfaltsız ya yarım yamalak asfaltlı ya da köstebek yuvası gibi.
Büyük bir kopukluk var. Birbiriyle hiçbir şekilde koordine olmayan kurumlar, kopukluğun sebebi.
Doğalgazı kazar öyle bırakır, Telekom’u, DEDAŞ’ı kazar öyle bırakır.
Kaldırımlar da yollardan farklı değil.
Şimdi toz toprak, yarın çamur olacak. Dedim ya böyle düzensiz, plansız çalışmayı özel çabayla bile yapmak zorken, biz bunu nasıl beceriyoruz gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Şimdi birileri ‘e belediye çalışmasın mı? DEDAŞ’ı, Telekom’u çalışmasın mı?’ diye soracak.
Çalışsın, elbette isteriz.
Ama bu yapılan çalışma değil, eziyet.
Belediye malumuz kayyım tarafından yönetiliyor. İşin siyasi boyutunda değiliz. Elbette her türlü kayyıma karşı olduğumuz gibi, belediyeye atılan kayyıma da karşıyız. Seçilen belediye başkanı bu kenti yönetmeli. İyi mi kötü mü Batmanlı karar versin. Memnun değilse bir daha seçmez.
Bu kentin valisi belediyeye kayyım olarak atanıyor.
Koca kenti yönetmek kolay mı?
Valilik mi yapsın belediye başkanlığı mı?
Hangi tarafa yetişsin.
Belli ki yetişemiyor da.
Bütün kayyum belediyelerinde olduğu gibi burada da kurumsal bir dağılmışlık söz konusu.
Belediye, başkan yardımcılıklarıyla, atanan müdürlerle yönetilmeye çalışılıyor.
Yönetilebiliyor mu?
Dürüst cevap vermek gerekirse, yönetilemiyor.
Bakın belediyeye alınan, atanan işin ehli olmayan kişileri, yapılan gereksiz harcamaları, adrese teslim ihaleleri geçtim.
Bunlara bile göz kapatacak noktadayız.
Sizden beklediğimiz sadece hizmet ama bu bile yapılmıyor.
Belediye başkan vekilliği yapan Vali Hulusi Şahin, yapılamayan bu hizmetlerden sorumlu konumda.
Bu işin yapılmadığını ya da yapılamadığını artık görmeli.
Kenti teslim ettiği hizmet verici koltuk sahiplerine çeki düzen getirmeli, kente eziyet eden kim olursa olsun görevlerinden el çektirmeli.
Mevcut yönetimle bu kente bir çivi çakılmıyor.
Çıkın sokağa ve vatandaşı, esnafı dinleyin. Diyarbakır caddesi dışında neredeyse düzgün yolumuz kalmadı. Bitmeyen yol ve kaldırım çalışmaları esnafı da tüketiyor.
Zaten pandemi koşulları altında ezilen esnaf, kimsenin geçmek istemediği tozlu ve bozuk yollar yüzünden iş yapamaz duruma geldi.
Dediğim gibi aslında zor olan bir kenti yönetmek değil, yönetememektir. Dünya küçük, hepimiz başka şehirlere gidip geliyoruz ve her gördüğümüz şehre gıpta ile bakıyoruz. Tertemiz yollar, teraziden geçmiş kaldırımlar..
Daha ne kadar imrenerek bakacağız?
Bir kent nasıl yönetilmez?
Yorumlar kapalı.