Türkiye’de sinemanın Çirkin Kral’ı Yılmaz Güney’in hayatını kaybetmesinin üzerinden 37 yıl geçti. Onlarca unutulmaz filme imza atan ve ‘Yol’ filmiyle Altın Palmiye ödülünü kazanan Güney, 1983’te askeri yönetim tarafından vatandaşlıktan çıkarılmış, bir yıl sonra da Paris’te yaşamını yitirmişti.
Hayatı boyunca yönetmenliğin yanı sıra senarist, oyuncu, yapımcı ve yazar olarak da önemli bir emek serüveni olan Güney, 9 Eylül 1984’te mide kanseri nedeniyle Fransa’nın başkenti Paris’te yaşamını yitirmişti. Güney, hayata gözlerini yumduğunda henüz 47 yaşındaydı.
Babası Urfa Siverekli bir Zaza, annesi ise Muş Vartolu bir Kürt olan Yılmaz Güney 1937 yılında Adana’da doğdu. Güney üniversite okumaya geldiği İstanbul’da sinema sektörüne adımı attı. 1959 yılında Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı “Bu vatanın çocukları” ve “Alageyik” isimli filmlerin hem senaryosunu yazan hem de bu filmlerde rol alan Güney, sinemanın dışında “Yeni ufuklar” ve “On Üç” gibi dergilere öyküler yazdı.
Yılmaz Güney, öykülerinde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanmaya başladı; yazıları 1,5 yıl cezaevinde tutulmasına neden oldu. Cezaevinden çıktıktan sonra, bir süre macera filmleri çekti ve bu filmlerinde özellikle hor görülen ve ezilenlerin otoriteye başkaldırısını perdeye taşıdı.
ALTIN PALMİYE VE CEZAEVİ
Cezaevinde bulunduğu sırada da sinema çalışmalarına hiç ara vermedi. Bu dönemde yazdığı ve Zeki Ökten’in yönetmenliğini yaptığı ‘Sürü’ ve yurt içinde ve yurt dışında büyük ilgi gören ‘Yol’ çekildi. Güney, Şerif Gören’ın çektiği Yol’un kurgusunu tekrar yaptı ve dünyanın en prestijli sinema organizasyonlarından biri olarak kabul edilen Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazandı. Yol, bu büyük ödülü, Costa-Gavras’ın ‘Missing/Kayıp’ filmiyle paylaştı.
5 yıl hapiste kaldıktan sonra 9 Ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden firar etti ve yurt dışına gitti. Güney, Antalya’nın Kaş ilçesinden Yunanistan’a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre’ye kaçtı. İlginçtir Güney, hapse girmeden önce çekmiş olduğu Şeytanın Oğlu filminde, bir günlük bayram izninde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştı.
Türkiye’de vatandaşlıktan çıkarılmasının ardından Fransa’ya geçen Güney, burada 1983 yapımı ‘Duvar’ filmini çekti. Güney’in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı Duvar, sanatçının son filmi oldu.
Gerisinde onlarca film ve bir dönemin belleğini bırakan Yılmaz Güney, 9 Eylül 1984’te Paris’te son nefesini verdi. Güney’in mezarı, Paris, Pere Lachaise Mezarlığı’nda bulunuyor.
Yorumlar kapalı.