Koronavirüs ile mücadeleye devam eden ülkelerde gelecekteki küresel sorun kuraklık olacak gibi görünüyor.
Daha önceki yazılarımda da sık sık dile getirdiğim küresel iklim değişikliğinin, buna bağlı olarak kuraklığın en çok hissedildiği ülkelerin başında gelen ülkemizde kuraklık ve su sıkıntısı her geçen yıl artarak devam ediyor ve önlem alınmazsa su zengini ülke olmaktan çıkar ‘su fakiri’ bir ülke olabiliriz.
2020-2021’in ilkbahar dönemi kuraklık haritalarına bakıldığında, Türkiye’nin de alarm seviyesi yüksek ülkeler arasında olduğu göze çarpıyor. Şimdiden etkileri çok ciddi anlamda hissedilmeye başlandı bile.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün raporlarına göre Türkiye’de yağışlar 2020’de de normalin altında seyretti, 2021’in ilkbahar yağışlı geçmesi gereken mevsimine baktığımızda normallerin çok çok altında seyrettiğini özelikle de bölgemiz için söyleyebiliriz.
Bölgemiz başta olmak orta Anadolu’da ciddi anlamda yağışlarda azalma olduğunu gördük.
İlimize baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Barajlardaki su seviyeleri ciddi anlamda düşmüş durumda. Barajlarımızı besleyen çaylar kuruma noktasına gelmiş bulunuyor, bir önceki yazımızda Sason çayının durumunu ele almıştık. Kuruma seviyesine geldiği için ve ilçenin evsel atıkları arıtmasız direk Sason Çayı’na aktığı için yanından bile geçirmediğini ve insan sağlığını ciddi bir şekilde tehdit etiğini yazmıştım. Diğer çaylar içinde aynı şeyi söyleyebilirim.
Öyle ki komşu ülkeleri besleyen ülkemizin ve Ortadoğu’nun en büyük nehirleri konumundaki Dicle ve Fırat nehirleri de maalesef kuraklıktan nasibini almış durumdalar. Bir damla suyun bu nehirlerimizden şu anda komşu ülkelere gidemediğini de biliyoruz.
Komşu ülkelere özellikle de Suriye ve Irak’ın önemli bir bölümüne hayat veren nehirlerimiz üzerindeki baraj kapaklarının kapatılarak ülkelerin susuz bırakılması kuraklık tehlikesinin olmadığı dönemlerde de yaşanmış tamamen siyasi nedenlerden kaynaklanmaktadır.
Verimli Yağışlarda Çok Ciddi Azalma Var.
Kuraklık bir anda gelişen bir durum değil. Yavaş ve sessizce yıllar içinde oluşuyor. Bunu fark edebilmek için meteorolojik verilere bakmak gerekiyor.
Kuraklığın nedenleri arasında enlem derecesi, yükselti, coğrafi özellikler, geniş etkili hava kütleleri gibi doğal etkenler sayılabilir.
Ancak günümüzde bunlardan çok daha etkili olan neden insanların doğaya verdiği zarar nedeniyle ekolojik dengenin bozulmasıdır.
Ardı ardına yapılan HES’ler, açılan maden işletmeleri, orman yangınları, orman kesimleri, orman alanlarının, yaylaların yapılaşmaya açılması kuraklığı tetikleyen en büyük nedenlerden.
Su Kaynaklarında Çok Ciddi Azalma Var.
Ülkenin şu anda meteorolojik kuraklık seviyesinde olduğunu belirtebiliriz.
Su kaynaklarımızda ciddi bir azalma görüyoruz. Henüz çeşmelerimizden su akmaması gibi bir durum yok. Ama 3 ay veya 6 ay sonra ne olacağını bilmiyoruz.
İlimizde birçok köyde bu sene doğal kaynaklar hiç akmadı, onlarca doğal kaynağın kuruduğunu gözlemledik, özelikle Sason ve Kozluk ilçelerimizde bunlara bizzat şahit olduk, yüzlerce kuyu tamamen kurudu, 50 metre derinlikte açılan kuyuların yanında şu anda 150 metre derinlikte sondaj çalışmaları yapılıyor ama maalesef suya erişilmiyor.
Yağışlarda çok ciddi bir azalma var.
Kuraklık dörde ayrılıyor. Bunun üçü meteorolojiyle alakalı.
– Birincisi, kısa süreli yağmurların olmaması ile ortaya çıkan meteorolojik kuraklık. Yağmurlar başladığında doğa hızla kendini iyileştirebiliyor.
-İkincisi Meteorolojik kuraklığın uzun sürmesi sonucu, yeraltı suları tükeniyor. Bu sefer ortaya hidrolojik kuraklık çıkıyor. Yani çeşmelerden eskisi gibi sular akmamaya başlıyor. Bu noktada yağmurlar yeniden başlarsa uzun vadede geriye dönüş mümkün oluyor.
-Dördüncüsü ise tarımsal kuraklık ki bu yıl ciddi bir şekilde bunu yaşadık. Hidrolojik kuraklığın uzaması sonucu bu noktaya gidiliyor. Asıl tehlikenin ulaşacağı son noktayı şu sözlerle ifade edebiliriz.
Tarımsal kuraklık toprağın nemini kaybetmesi ve bitki çeşitliliğinde azalma olduğunun göstergesidir ve bunu Batman ilimiz olmak üzere bölgemiz ve ülkemizin her yerinde gördük.
-Dördüncüsü sosyo-ekonomik kuraklık. Bu şu anlama geliyor: Kurak bir ülkeyiz ve su problemimiz var. Bizim ekonomimiz ve sosyal yapımız bu kuraklığa göre şekillenmek zorunda. Bu aşamadan sonra geri dönüş artık çok zor oluyor.
Bütün bunlara baktığımız da insanların doğaya verdiği zarar nedeniyle ekolojik dengenin bozulmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Normalin üstünde gerçekleşen sıcaklık nedeniyle havadaki nem azalırsa yağış gelmez. Bu durum uzun müddet devam ettiğinde ortaya kuraklık çıkar.
Önlem alınmazsa kuraklığa bağlı büyük göçler başlayacak, tarım ve hayvancılık dip yapacak, kuraklığın yaşadığı birçok bölgede insanlar arasında su kavgaları başlayacak (Kırsal kesimlerde özelikle tarımsal sulamadan kaynaklı)
Bir çok endemik kuş türlerine ev sahipliği yapan bir çok gölümüz tamamen kurumuş durumdadır. Kalan diğer önemli kuş türlerine ve içindeki diğer canlı türlerine ev sahipliği yapan göllerimizde ise tehlike çanları çalmaktadır.
Çok daha ileri düzeylerdeki olası küresel kuraklıklarda ise ülkeler arası savaşların bile başlaması muhtemeldir.
Kuraklığı önlemek için yapılması gerekenlerden başlıcaları şunlardır:
– Ardı ardına yapılan HES’ler, açılan maden işletmeleri, orman yangınları, orman kesimlerinin durdurmak, orman alanlarının, yaylaların yapılaşmaya açılması doğayı olumsuz yönde tehdit eden her şeyden vazgeçmeli.
-Batman ilimiz başta olmak üzere neredeyse tüm bölge ormansız, ivedilikle yeni orman sahaları açmalı ve şehirlerimizi yeşile kavuşturmalıyız.
– Su israfı önlenmelidir.
-Büyükşehirlerde yağmur suyundan faydalanabilmeliyiz.
– Kirli sular arıtılarak tekrar kullanılmalıdır.
– Havadaki nemi artıracak ağaçlık alanlar artırılmalıdır.
– Betonlaşma engellenmelidir.
– Doğaya zarar verecek her türlü proje, HES’ler, Gençleştirme ve güvenlik adı altındaki her türlü orman kesimleri, Maden işletmeleri, zararlı gaz ve çöp, atık su sorunları, enerji türlerinin kullanılması engellenmelidir.
-Yeni orman sahaları açılmalı, her türlü arazi koşullarındaki orman yangınlarına müdahale etmek için hazır olunmalıdır.
-18 Temmuz 2021’de Turizmi Teşvik Kanunu ile 28 Temmuz’da ise Resmi Gazete’de yayımlanan 7334 sayılı “Turizmi Teşvik Kanunu yenilenmeli, ormanlarımız ranta kurban edilmemelidir.
-Çevre ve Şehircilik bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, DSİ üzerlerine düşen görevi layıki ile yerine getirmeli, bu Bakanlık ve kurumların önemi anlamalı ve ona gere hareket edilmelidir.
-Okullarda da ekoloji temelli bir çevre eğitimi ders verilmeli.
Bu haftaki yazıma Şef Seattle
Kızılderili reisi (Amerika yerlisi) inin bir sözüyle bitirmek istiyorum.
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
Yorumlar kapalı.