Bölge güvenliği güvenlik barajları tehdidi altında

featured

Geride bıraktığımız son bir yılda, halkın ve sivil toplum kuruluşlarının direnişlerine rağmen güvenlikçi bir politikayla maden ve enerji şirketlerinin çıkarları uğruna tüm Türkiye’de doğa katliamları devam etti.

Bölgenin suyu, toprağı, ormanları, yaban hayatını, tarım ve yaşam alanları sömürerek yok edildi. Kamu ve özel maden ve enerji şirketleri tüm canlıların yaşam hakkına yönelik saldırılarını artırarak devam etti.

Maden ve enerji şirketleri, faaliyet gösterdikleri ruhsat alanları dışına taşıp ekosisteme geri dönülmez zararlar verildi.

Köylülerin arazileri yok pahasına şirketlere devredildi.

Maden ve enerji şirketlerinin yatırım bölgelerinde yer alan araziler, tarım alanları ‘kamu yararı kararı’ olmaksızın istimlak edilerek şirketlere peşkeş çekildi.

Bölgedeki sit alanları ve yaylalar ranta ve talana açıldı.

Çok ciddi anlamda güvenlik gerekçesiyle orman yangınları ve orman kesimleri ile adeta bir doğa katliamı yaşandı.

Güvenlikçi ve kapitalist rant, kar ve talan hırsı son bir yılda artarak devam etti.

Bölgede yapılan çok sayıda güvenlik barajlarına sürekli yenileri ekleniyor.

Bölge güvenliği güvenlik barajları tehdidi altında

BARAJLAR KENTİ SİİRT

Yakın zamanda açılışı yapılan Şirvan barajı ile adeta Siirt barajların kenti haline geldi.

Botan çayı HES ve baraj projeleri ile sık sık gündeme gelen Siirt ilimiz en son Zorava çayı HES baraj projesi ile gündeme gelmişti. Siirt ilimiz HES ve barajlarla, taş ve maden ocaklarıyla tam anlamıyla kuşatılmış durumda.

Bölgede en çok doğası tahrip edilen ilerimizden biri diyebiliriz. Bölgede son yıllarda onlarca baraj ve Hidroelektrik Santrali (HES) projesi tamamlanarak enerji üretimine geçildi. Siirt’in can damarı olan Botan çayı yok oldu adeta. Diğer çayları üzerinde yapılan projelerle ilin etrafı barajlarla çevrilmiş, doğal sınırları yok edilmiş durumda. Bu baraj ve HES’ler yetmiyormuş gibi taş ve maden ocakları ile kontrolsüz ve denetimsiz onlarca alanda maden arama faaliyetleri yapılıyor.

Siirt’te kamu ve özel şirketlerin ortak olarak projelendirilen barajlarla sadece Siirt sınırında 20’ye yakın baraj projesinin olduğu düşünülüyor. Tamamlanan ve inşaatı devam eden barajların Siirt’te ki sayısı 16 olarak görülmektedir.

Bölge güvenliği güvenlik barajları tehdidi altında

Siirt’te Botan çayı üzerinde yapılan bazı barajlar şöyle:

Çetin Barajı (350 MW): Statgraft, Alkumru Barajı (267 MW): Limak, İncir Barajı (140 MW): EnerjiSa, Pervari Barajı (120 MW): EnerjiSa, Keskin Barajı (164 MW): Bitlis Enerji, Oran Barajı (63 MW): AGE, Kirazlık Barajı (45 MW): Limak ve ortakları, Narlı Barajı (36 MW): Aksa

İnsanların ve diğer canlıların yaşam alanları da olumsuz etkilenerek ekolojik sistem ciddi anlamda zarar görüyor.

Yaban hayvanlarının belirli bir alanda sıkışmalarına ve diğer canlı türleriyle birlikte yaşam alanlarının yok olmasına neden oluyor. Ekolojik kıyımın yanı sıra, kültürel ve tarihi bir kıyımında yaşanmasına sebep olmaktadırlar. Binlerce dönüm tarım arazisi yok etiler. Binlerce insanı yerinden yurdundan ettiler. Büyük kentlerin varoş mahalle ve semtlerinde yaşamaya mahkum ederek asimile olmalarına da sebep oldular, binlerce yıllık tarihi geçmişe sahip tarihi alanları yok etiler ve bu politika hala devam etmektedir.

Botan Vadisi “güvenlik” gerekçesiyle yapılan ve yapılacak olan  barajlarla tamamen sular altında kalacak. Sular altında kalan ve kalacak olan bazı köylerimiz bunlardır.

Siirt merkeze bağlı köyler: Yokuşbağları, Meşelidere, Bağlıca, Demirkaya (Hadit), Yerlibahçe (Kutmis), Kayaboğaz (Xert), Gökçebağ (Cıwanka), Güneşli (Şemsi), Kayıklı (Mehina), Bostancı (Daraalp), Koçpınar (Aynbaran), Kutluca, Yüklüce, Oğulcak, Komarlı Aktaş, Arpalı, Düzlüce, Bakır, Çınarlısu.

* Siirt’in Eruh ilçesine bağlı köyler: Ekinyolu (Guveşil), Ormanardı (Gırdara), Kemerli, Gundık, Taşdibek, Yeşilören (Gınyanıs), Kavakgölü (Rexine).

* Siirt’in Kurtalan ilçesine bağlı köyler: Uluağa, Girigavana, Ayacık, Akçalı, Yürekveren, Dibek, Kendelan, Aydemir, Tatlı, Karabedir, Tolumtaş (Cefan), Atalay, Yeniköprü, Bağlıca, Ergüven (Beylek), Kılıçlı (Başuran),Erenler, Meydandere, Kurşunköy, Mollahasan.

Bu baraj ve HES’ler sadece yapıldıkları yerde ve bulundukları bölgeler için sıkıntı yaratmıyor. Siirt ve Batman başta olmak bölgenin neredeyse bütün illerine de benzer onlarca baraj ve baraj projeleri bulunmaktadır.

Bölgemiz olmak üzere komşu ülkeleri de çok ciddi anlamda etkilemektedir. Örneğin Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki barajlar çok ciddi anlamda Irak ve Suriye’yi de  etkilemektedir.

Çünkü Ortadoğu’nun en uzun ve en geniş havzasına sahip akarsuyu konumunda olan Fırat ve Dicle  nehirleri bölgenin yanı sıra Suriye ve Irak’a da hayat veriyor.

Su üzerine olan mevcut gerilimlerin, özellikle barajların arttığı bölgelerde, iklim değişikliği nedeniyle daha da kötüleşeceği tahmin ediliyor.

Örneğin 12 bin yıllık Hasankeyf’i sular altında bırakarak yapılan baraj Irak’ı çok ciddi bir şekilde ve her anlamda etkileyecektir. Fırat nehri üzerinde yapılan barajlardan da çok ciddi anlamda bölge ülkelerini de etkilediğini görmekteyiz. Özelikle Rojava bölgesi ciddi anlamda etkilenmektedir. Bu bölgelerde su kaynaklı göçler yaşanacak, bölgede yaşayan halklar arasında ve hata ülkeler arasında çatışmalar ve savaşlar yaşanacak.

Bölge güvenliği güvenlik barajları tehdidi altında

TARİHİ VE DOĞAL GÜZELİKLERİ İLE MEZOPOTAMYANIN BAŞKENTİ HASANKEYF YOK OLDU

On iki bin yıllık geçmişe sahip Hasankeyf, zamana direnebildi ama Ilısu Barajı’na direnemedi.

Tarihi ve doğal güzellikleri ile medeniyetlerin başkenti olan Hasankeyf 50 yıllık baraja kurban edildi.

Beş büyük medeniyete beşiklik eden tarihi antik kent Hasankeyf bugün artık beton kent olarak yeni bir yerleşke artık.

Büyük bir yıkım, talan ve tarihsel yok oluş yaşandı.

Onlarca tarihi eser taşındı, seksen beş köy boşaltıldı, yüz binlerce dönümlük birinci derecede sulu tarım arazisi yok edildi.

Yüz bine yakın insan yerinden yurdundan göç ettirilerek büyük metropollerin yozlaşma kültürünün en üst seviyede olduğu kenar semtlerine göç ettirildi.

Ilısu Barajı ile sular altında bırakılan Hasankeyf’te tarihi eserleri taşıma ve yıkım işlemleri rant kapısına dönüştürüldü.

Proje, yeniden yerleşim çalışmaları, sözde tarihi ve kültürel varlıkların korunması ile diğer inşaatlarla birlikte yaklaşık 20 milyar liraya mal olduğu söylenmekte.

1.200 MW kurulu güçle, yıllık 4 milyar 120 milyon kilovatsaat hidroelektrik enerji üreterek, ve milli ekonomiye yıllık 3 milyar lira katkı sağlayacakmış.

Bu üretim miktarı, 6 milyon nüfuslu Ankara gibi bir şehrin yıllık enerji ihtiyacının karşılanması anlamına geldiğini ilgili bakanlık dile getiriyor.

Ekonomiye 3 milyar lira katkısı olan bu barajın yeni yerleşim yerinin tüm evsel atıklarının baraj gölünü ve Dicle nehrini kirletmemesi için yapılan arıtma tesisinin maliyetini karşılayamıyor ve yeni yerleşimin evsel atıkları direk arıtmasız bir şekilde Ilısu Baraj gölüne aktarılıyorsa, Hasankeyf’in içme suyu yoksa, bunun adı hırsızlıktır, talandır, bu proje sömürge projesidir.

Bu sorunlar sadece Siirt’le Hasankeyf’le sınırlı değil.

Hemen hemen bölgenin bütün ileri Siirt’le aynı kaderi paylaşmaktadır.

AKP iktidarı iktidarı boyunca ağaç kesimi, orman yangınlarıyla, inşaatıyla, HES’iyle, taş ocakları, diğer enerji şirketleri ile  talan her geçen gün katlanarak bölgenin genelinde artmaktadır, kelimenin tam anlamıyla bölgeyi tarumar etiler.

Taş, maden ocaklarıyla delik deşik edilmiş dağlar, kurumuş, hes ve barajlar la betonlara hapsedilmiş sular, orman yangınları ve kesimleri ile doğamıza tecavüz, gün geçtikçe artarak devam etmektedir.

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Batman Burada ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!