Eskimeyen Aşklar-2
Belki bu soğuk kış günlerinde, evinizi ısıtacak bir petek, bir soba olamam. Ama hakikatiyle ve sıcaklığıyla yüreğinizi ısıtacak bir aşk hikayesi yazabilirim. Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda, ‘Mem û Zin’ adlı bir aşk hikayesini işlemiştik. Halkımız aşkı çok sevdiğinden olsa gerek yoğun istek üzerine bu haftada sizlere yöremizde çok bilinen bir aşk efsanesi olan, filmlere ve dengbêjlere konu olan; Siyabend û Xecê’nin aşk hikayesini yazacağım…
Gerçek aşka ulaşmak için gerçek aşkın tescillenmiş somut bir örneği olmalıdır, Siyabend û Xecê…
Eskide kalan ama asla eskimeyen bu özde hikayelerin, günümüz aşk adı altındaki kalbin her bir odacığını farklı kişilerle dolduran sözde hikayelere örnek olması dileğiyle…
Xecê’ye kavuşamadan ölümle karşılaşan Siyabend… Siyabend’e kavuşmak için ölüme atlayan Xecê. Sevenler kavuşunca aşk olur, kavuşamayınca destan olurmuş…
Bu destan da yıllardır Kürtçe konuşan her bir ağızda dilden dile aktarılmıştır..
Amacım özümüzdeki güzelliği, sevgiyi, gerçek aşkı bir nebze hatırlatmak…
Hikâyemiz şöyle: Siyabend henüz küçük yaşta iken hem annesini hem de babasını kaybeder ve amcasının yanında kalır… Zalim olan amcası ve yengesinin zulümlerine ve eziyetlerine daha fazla dayanamayan Siyabend, Kürtçe’de Çiyayê Sipanê dediğimiz, Sipan Dağı’na kaçar… Siyanbed yiğit, gözü pek bir avcıdır. Xecê’de Haco ağanın dünyalar güzeli kızıdır..
Siyabend’in gönlü Xecê ‘dedir ancak Xecê’nin babasının istediği başlık parasını verecek durumda değildir. Bölgenin beyleri, mirleri Xecê ile evlenmek için tüm servetlerini ortaya koyar ancak Xecê’nin gönlü Siyabend’ ten başkasını istemez. Siyabend’in bölgenin en iyi avcısı olması Xecê’nin babasınında hoşuna gider, bundan dolayı kızını Siyabend’e vermek ister ancak başlık parasını bile denkleştiremeyen bu adama kızını verir ise tüm mirleri beyleri karşısına almaktan korkar. Bunda dolayı bu iki aşık için kavuşmak imkansız olur.
Bunun üzerine Siyabend Xecê’yi kaçırır ve ‘Süphan Dağı’na giderler. Üç gün vadide saklanıp, dördüncü gün vadiden kaçıp bir düzlükte otururlar. Siyabend başını Xecê’nin dizine koyar ve uykuya dalar. O sırada Xecê üç geyiğin bir dişi geyiği kovaladığını görür. Çirkin geyik diğer iki geyiği dişi geyiğe yanaştırmaz. Xecê bu duruma çok üzülür gözünün önüne kendisiyle evlenmesine izin verilmeyen Siyabend gelir ve ağlar. Gözünden bir damla yaş alnına düşer.
Siyabend uyanır. Xecê’nin ağladığını görünce neden ağlıyorsun diye sorar? Xecê gözyaşları içinde şahit olduğu olayı anlatır. O bölgenin en iyi avcısı olan Siyabend yanından geçen geyiği fark edemediği için Xecê’nin göz yaşlarından kendini sorumlu tutar. Kılıcını, ok ve yayını alır geyiklerin peşine düşer. Geyikleri gördüğü anda okunu hazırlar tam geyiği vuracağı anda başka bir geyik Siyabend’in sırtına boynuzunu geçirir.
Siyabend Süphan Dağı’ndan aşağı yuvarlanır, sırtından girip göğsünden çıkan bir dal parçasının üzerine düşer. Siyabend’in geciktiğini fark eden Xecê hemen onu aramaya koyulur. Uçurumun aşağısında bir inleme sesi duyar ve sesin geldiği yöne doğru gidince Siyabend’in son nefeslerine tanık olur. Bunun üzerine Xecê’nin ağzından Kürtçe olarak şu sözler dökülür:
Süphan dağının başı sislidir.
Süphan dağının altı sislidir.
Kim görmüş, kim işitmiş.
Avın avcıyı öldürdüğünü, der ve kendini uçurumdan aşağı bırakır.
Siyabend û Xecê aşkının efsanesi de birçok aşk hikayesi gibi, büyük, sonu ayrılık ile biten ve hüzünlü olanlardandır. Ne Leyla Mecnun’a kavuşsaydı efsane olabilirdi, ne Mem zindandan kurtulsaydı dillere destan olurdu, ne Kerem yanmasaydı Aslı için bugün aklımızda olurdu.
Hikâye filmin, kitabın ve dengbêjlerin anlatımlarına göre biraz farklılık gösterebilir ama sonuç olarak tema bu şekildedir.
Yorumlar kapalı.