Değişim, gelişim, büyüme, yenilik vb. nice kelime yığınları acaba bizim gerçekten onlara yüklediğimiz anlamlardan mı ibaret?
Kaçınılmaz bir şekilde herkesin dikkatini çeken kuşak çatışmasıyla iç içeyiz. Farklı yaşıtların kendi bakış açısıyla eleştirdiği ve her seferinde olumsuz bir şekilde yorumlandığı bir değişim.
İster teknolojiyle olsun ister ilgi alanlarıyla olsun yeni nesil bazı kültürel köklerinden kopuk yaşıyor. Bu durum ihmal edilemeyecek dozda kritik tabi ama örf ve adetlerin kendi döneminde bulunduğu coğrafya merkezli olduğunu unutmamak gerekir. Günümüz dünyasınınsa ulusallığı ve evrenselliği referans aldığı aşikar.
Gençlerin kafasında kaçınılmaz bir kaos bulundurmakta. Kime sorulsa yeteri kadar anlaşılmadığı kanısında. Peki ya neden şu anda gençlerin kafası büyüklerimiz bizi anlamıyorlarla dalgalanıyor.
Öncelikle şöyle bir hikayeye değinmek isterim
Otobüste yan yana oturan biri 70’lerde amca ile 20’lerde bir genci konuşmasına şahit olmuştum.
Gençlik nereye gidiyor diye sitem eden amcaya gencin cevabı çok ilginçti:
“Sizin zorla evlendirip daha evlilik nedir bilmezken eline çocuk verdiğiniz kişilerin torunları bu halde.”
Acaba öyle mi? Hiçbir şey bilmeden türlü zorluklarla büyütülen bir nesil var. Onca zorluklarla kendi çocukları karşılaşmasın diye kendilerini siper ederken yanılıyorlarmıydı.
Yeni dünyaya, bu dünyanın kaosuna hazır olmayan, yeniliği takip etmeyen ve her istediğine hemen ulaşmak isteyen bir gençlikten mi söz ediyoruz?
İster giyimde olsun ister alışkanlıklarda olsun yeni neslin kendi ruhunu doyuramadığı her halinden belli. Her seferinde biraz daha iyi görünmeye biraz daha başarılı olmaya ki oyun yada kariyer fark etmez temelinde doyumsuzluğu barındırmakta. Onca doyumsuzluğun henüz yeni doğumdan 6 yaşlarına kadar olan gelişimimizin göz ardı edilmeyecek etkisi var desem.
Yeni doğan bir çocuğun duyu organları işleyişe girdiği vakitten itibaren sezgi yoluyla etrafında olan biteni algılaya bildiği kanıtlanmış.
Herhangi bir gelişme kitabını ele aldığımızda ulaşabileceğini bilgiler. Yeterli olgunluğu alamamış bir neslin büyüteceği nesil yaşama tutunma savşı verirken, daha sonraki nesillere gelişim ve değişimden ziyade rahata ulaşmanın yolunu entegre etmektedirler. Daha iyi, daha rahat bir iş bul, daha rahat bir yaşam için çalış diye. Her zaman hedefler önlerine sunulmuştur. Ama unutmamak gerekir ki başarı bir yol değil yolculuktur. Hedef odaklı zihinler yetiştirdiğimizde göreceğiz ki yapılan çoğu şey yalnızca görüntüden ibarettir. Yüksek bir geliri olmayanın giydiği pahalı kıyafetler, gelirinin tamamının harcandığı telefon ve iyi araçlar olsun. Kendi sosyal statülerinden ötede yaşantılar bizi cahiliye devri olmaktan ayıran nedir?
Kendileri için değil de bulunduğu toplum imajı için yaşıyormuş gibi. Bu zihinsel uçurumun getirdiği rakipleşme ve toplumdaki insanların dudak uçuklatan bakış açıları yanlıca bireyleri kendi aralarında değil farklı nesillerinde kendi aralarında ucuk yaşamalarına neden oluyor.
Buna ise nesil değişmesi, bozulması olarak nitelendiriyorlar. Bir unutmamak gerekir ki bir yerdeki yaşam dinamiği makine parçaları gibi birleşiktir. Herhangi bir kritik değişim çok büyük etkileri doğurabilir. Peki ya sizce köklerine uyumsuz olan yeni nesil mi yoksa değişime uyum sağlayamayan eski nesil mi?
*Cahit Ok- Konuk yazar
Yorumlar kapalı.