Her insan ister yaşadıklarıyla ister yaşattıklarıyla belli bir hayat tecrübesini bünyesinde barındırır. Bu tecrübeler yaptıklarımızın ya da gözlemlediklerimizin bir sonucu olabildiği gibi musibetten ya da nasihatten çıkarılan dersler de olabilir. Ne kadar ilginçtir ki ister genç ister yaşlı olalım hayattan çıkardığımız dersler ile kendimizi bilge zannettiğimiz günler olur. Acaba ne kadar bilgeyiz, bildiklerimizi ne denli hayata geçirebiliyoruz. Sonuçta bilgelik bildiklerimizi hayata aktarmak değil mi?
Özgüvenle ya da hissiyatla olsun bazen kendimizi dedektif zannedip bizimle konuşan insanları yorumlayasımız gelir. Dünyanın en iyi dedektifi misali yalan atıyor mu, olayları abartıyor mu ya da ne denli hayatta samimi diye. Belki de bu yazıyı okurken bile bu yazıdaki ruh halimi sorguluyorsunuzdur. Yaptığımız bu düşünce bile bildiklerimizi hayata yansıtmak değilimdir. Şu anki konu hiç birimizin umurunda bile değildir büyük olasılıkla hayatın onca problemi varken . Ama düşünsenize problemlerimizin büyük bir kaynağı insanlar olmuyor mu? Tamamı belki değildir bilakis en temel kaynağında insanlar yatar. En azından bizim hayatımızda öyle. İnsanların iç dünyasına hakim olamayız. Özelliklerini değiştiremeyiz sonuçta bu bizim hakimiyetimizde olan bir şey değildir. Ne güzel olurdu dünyayı kendimize uydurmak. Hayata uyum sağlayacağımıza hayatı kendime uyum sağlayacak şekilde düzenlerdik. Ama elimizden geleni elimizdekilerle yapmalıyız sonuçta. Peki ya elimizden gelen ne. Biz kontrolümüzde olsaydı problemlerimizi yaşar mıydık hemen çözmez miydik? İnsanlarla nasıl konuşacağımızı bilsek neye nasıl tepki verebileceğini kavraya bilsek onları değiştirmeden fikirlerimiz kabullendiremez miyiz? Aile büyüğümüzden bir şey isterken bile doğru zamanı bekleriz dimi. Mutlu olduğu zaman veya isteklerini yaptığımız zamanlar gibi.
İnsanların her birinin bireysel farklılıklara sahip olduğunu düşünürsek nasıl konuya hakim olabiliriz. İnsanların neye nasıl tepki vereceği gibi. İşte tam da bu hayat tecrübesiyle birikebilecek bir şey. Omurgasız bir yaşamı sürdürmek olmaz ama ister insanlar anlayışlı olsunlar ister anlayışsız her insanın evrensel boyutta savundukları fikirler var. Büyük yazarların kalıcılığınızda buna borçlu olduklarını görmüyor muyuz?
Cemal Süreya’nın bir sözü vardı “Hasret kalmışız yüreği güzel insanlara”. Ne kadar tecrübeye sahip olursak olalım insanları değiştiremeyiz. En fazla onların davranışlarının sebebini daha iyi anlayabiliriz. Bu da tecrübelerimizle yaşadıklarımıza borçlu oluruz ki bu da anlayışımızı artırır ve zaman geçtikçe insan sarraflığının aslında insanları yorumlarken kendi yerimizi nerede olduğunu anlamamızdan ibaret olduğunu görürüz.
Yorumlar kapalı.