Merhaba değerli okurlarımız, nasılsınız?
İyiyim kelimesini duymaya pek aşinayız fakat samimiyetine ise bir o kadar uzak kalmışız. İyiyim kelimesindeki sahtekarlık pek te tartışılamaz. Bir çoğumuz, bir gün iyiyim demekten çarpılırsa hiç şaşırmayalım…
Gelecek kaygısı olmayan, geçim sıkıntısı yaşamayan, ekonomik krizle boğuşmayan kaç kişi kaldı ki acaba?
Gerçi çok kişi var, görüyoruz hayat standartları hiç düşmeyen ekonomik krizin yanlarından bile geçmediği kişilerin yaşantısı her gün sayfa sayfa yayınlanıyor ana sayfalarımızda.
Daha önceki yazılarımda da söz ettiğim gibi zengin artık çok daha zengin, fakir ise çok daha fakir. Neyse zenginin malı yazarın kalemini yormadan konumuza gelelim.
Bu hafta ki yazımda asgari ücretle çalışan kesimden söz etmek istiyorum ve aynı zaman da bu yıl asgari ücret için söz edilen zam oranının onları ne kadar mutlu edip etmediğini yazımda yer vererek başlamak istiyorum.
Farklı dallarda çalışan 6 ayrı asgari ücret ile çalışan kişiye sordum: Bu yıl asgari maaşın %40 oranda zam alınacağı ile ilgili söz edilen rakam sizi mutlu ediyor mu?
Nergiz tekstil çalışanı:
– Ben şuan aldığım maaşı bile almaya razıyım yeter ki daha fazla temel ihtiyaçlarımıza zam gelmesin…
Erkan elektrikçi:
– Alacağım zam, aldıklarımın zammına paralel olmadığı sürece ben o zammı zamdan saymam ve mutlu olmam.
600 TL’ye aldığım spor ayakkabısı bugün 6 bin olmuş.
Daha önce aldığım bir aylık maaşım ile dört tane spor alabiliyorken şimdi bir tane alamıyorum.
O yüzden maaşımıza gelen zam sadece aldığımız ürünlere gele zamın sadece bir kısmını karşılamış oluyor.
Diğer kısmın da ise kredi kartları bizi çeviriyor maaşımız değil.
Hülya güvenlik:
-Ne asgari ücretten, ne de asgari ücrete gelecek zamdan memnun değilim çünkü enflasyon yüzde iki yüzlerde her ne kadar resmi kayıtlarda düşük gösterilse de marketlerde manavlarda pazarlarda bu verinin tamamen yanlış yansıtıldığı ortada asgari ücret 2850 TL iken 7 tane gram altın alınabiliyorken bugünkü asgari ücret ile 5 gram altın alınabiliyor. Paranın nasıl değer kaybettiğini en güzel gösteren örneklerden biri ülke genelinde, ev kiraları almış başını gidiyor. İki artı bir daireye 5 bin TL kira isteniyor doğal gaz, elektrik, su telefon faturaları derken aylık sabit giderin sadece 7 bin TL’ye mal oluyor bu asgari ücretle insanlar kira mı ödesin yemek mi alsın, çocuklarının ihtiyaçlarını mı karşılasın, sokaklarda çıplak mı yalın ayak mı dolaşsın insanlar! İnsanların alım gücü bitti maalesef ki ülke olarak açlığa sefalete mahkum ediliyoruz.
Merve mağaza çalışanı:
-Zam oranına gelmeden önce ağırlaştırılmış müebbet diyebileceğim ağır iş şartlarımın iyileştirilmesi beni mutlu eder.
Alacağımız zamma gelirsek de net asgari ücreti bile almadığımdan ötürü asgariye gelen zamının ne kadarına layık görüleceğimiz muamma.
Bir ah çeksem karşıki dağlar yıkılır lakin işverenim nefes almama bile zor müsaade ediyor…
Aysun müşteri temsilcisi;
-Asgari ücret artacakmış! Sevinmeli miyiz üzülmeli miyiz bunu aklımızdan bile geçiremedik maalesef. Tek düşüncemiz acaba olacak sözde zam ile sofralarımızdan neler eksilecek, bu zam adı altında bizlerden alınacak ve kesilecek temel yaşam haklarımız neler olacak. Özünde yaşamımızı konforumuzu iyileştirmesi gereken sözde zam ile artık kendimizden değil çocuklarımızdan neleri kısacağız. Artık düşüncemiz açık açık sözde zam yapılmasın daha fazla sürünmeyelim.
İbrahim tekstil ustası:
-Asgari ücretin artışından memnun muyum? Hayır değilim çünkü bugün asgari ücrete yapılan zam piyasaya 3 katı etki ediyor asgari ücret artıkça benim alım gücüm düşüyor. Çok ters bir orantı var memnunum diyen ya yancıdır ya da tuzu kuru. Asgari ücrete zam yapacaklarına kiraların fiyatlarını düzenlesinler milletin alım gücünü yükseltsinler. Çay simit hesabı ile iktidara gelenler asgari ücretliyi çay simite mahkûm ettiler.
Ne yazarsam yazayım aynı düşünceleri farklı bir şekilde size aktaramam, görünen köye kılavuz gerekmez.
Şimdi sokağa çıkıp vatandaşa da sorsam? Bu yanıtlardan farksız cevaplar almayacağıma eminim. İnsanlardaki bu endişeyi, bu çaresizliği, bu gelecek kaygısına kim derman olacak. İleride bugünleri çocuklarımıza masal niyetine mi anlatacacağız yoksa çocuklarımızı bu sefaletin içinde mi büyüteceğiz. Bu ülke refaha varacak mı? Yoksa sonumuz Venezuela gibi mi olacak.
Kâğıt paranın peçete kağıdına döndüğü.
Not: Çok sayıda peçete üretiminin ne kadara mal olduğunu bilmediğimden ötürü peçeteye haksızlık edip yanlış bilgi vermek istemiyorum. Madeni paranın ise kendi masrafını bile karşılayamadığı sadece üretiminin bile ederinin üç katına mal olduğu, maaş zamlarının daha yasalda eridiğinin akılla mantıkla bir açıklamamasının olmaması çok acı. Tüm bunlar karşısında kendimiz için yapmamız gereken tek şeyin akıl sağlığımızı korumak olacaktır…
Artık” Güzel günler göreceğiz” deyip kimseyi kandırmayalım. Kötü günleri geride bıraktık. Şimdi sırada çok daha kötü günler var…
Yorumlar kapalı.