Geçtiğimiz gün Giresun’un Tirebolu ilçesinde bulunan ve Karadeniz’e dökülen Harşit çayında boğularak ölen Yusuf Polat henüz 15 yaşındaydı.
Basına konuşan baba Metin Polat, oğlu Yusuf için “Okul ihtiyaçlarını karşılamak için fındık toplamaya gitti. Üniversiteye gidip bilgisayar yazılımı alanında eğitim almak istiyordu. ‘Sana yük olmayayım, kendi paramı kendim kazanayım’ dedi ancak hayallerini gerçekleştiremedi” diyor.
Okul ihtiyaçları için fındık toplamaya giden 15 yaşında bir çocuk işçi. Uzmanlar 15 yaşı sınır olarak görüyor. Daha küçük yaşlar için çocuk işçi, 15 yaş üzeri için genç işçi diyorlar. Yusuf tam sınırdaydı.
Yaz aylarında fındığa, pamuğa ya da benzer işlerde çalışmaya giden binlerce çocuk işçi, iş kazalarında yaşamını yitiriyor.
Yusuf Polat serinlemek için girdiği nehirde yaşamını kaybetti. Bundan sadece bir hafta kadar önce bir göçmen çocuk işçi kaldığı çadırda uyurken, çadırı ezen bir araç nedeniyle can vermişti. Yine bugün Şırnak’ta 11 yaşındaki bir kız çocuğu, tarım işlerinde çalışırken devrilen bir traktörün altında kalarak can verdi.
CHP’nin Yoksulluk Dayanışma Ofisi tarafından hazırlanan “Türkiye’de Öğrenme Yoksulluğu” raporuna göre, “öğrenme yoksulluğu” kapsamında yapılan çalışmalarda 10 yaşında kısa ve sade bir metni okuyamayan ve anlayamayan çocuk oranı yüzde 15. İlköğretim çağında okul dışında olan çocuk oranıysa yüzde 5 civarında.
Rapor, hükümetin, çocukların eğitimine para ayırmaktan kaçındığını da verileriyle ortaya koyuyor. Türkiye’de ilköğretim çağındaki çocuk başına yapılan harcama 864 ABD doları iken, bu rakam Avrupa ve Orta Asya bölgesi ortalamasının yüzde 89,7, üst-orta gelirli ülkeler ortalamasının ise yüzde 61,6 altında.
Hükümet bu sorunu devlet okullarını güçlendirerek çözmek yerine, devlet okullarına gerekli parayı vermezken çocukları tarikatların okullarının eline bırakmakla meşgul.
Emekçi çocuklarıysa çalışmakla meşgul.
‘Yazın çalışıp kışın geçinemiyorlar’
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi üyesi Özgür Hüseyin Akış, artık işçilerin geçmişte olduğu gibi yazın çalışıp kışın geçinemediklerini ifade ediyor.
soL’a konuşan Akış, “Mevsimsel tarım işçiliği süreklilik kazanmış durumda. Çocuklar aileleriyle birlikte göçebe hayatı yaşamakta. Eskiden yazın çalışıp kışın memleketlerine dönebilen tarım işçileri artık her mevsim çalışmak zorunda kalıyorlar. Bunun nedeni de yazın aldıkları ücretle kış ayların da geçinemiyor oluşları. Ailece çalışmak zorunda olan tarım işçilerinin çocukları da dolaylı yoldan işgücünün bir parçası oluyorlar.
“Çocuk işçiliğinin birincil nedeni yoksulluktur. Yoksulluk arttıkça çocuk işçi sayısı da artmaktadır.”
“Çocuk işçiliğinin birincil nedeni yoksulluktur. Yoksulluk arttıkça çocuk işçi sayısı da artmaktadır. Tarım sektöründe çalışma ortamının çocuklar için barındırdığı ekstra riskler nedeniyle yaz dönemlerinde çocuk işçi cinayetlerinde bir artış gözlemleniyor. Türkiye işçi cinayetlerinde Avrupa ülkeleri arasında birinci sıradayken, dünya sıralamasında üçüncü sırada yer alıyor.”
İSİG raporuna göre temmuz ayında on çocuk çalışırken yaşamını yitirmiş. Tarımda çalışan çocuklar çoğunlukla trafik kazasında veya boğularak yaşamlarını yitiriyor.
‘Yevmiyesini alamayıp dayak yiyen işçiler var’
Fındık sezonu başladı. Giresun ve Ordu başta olmak üzere birçok Karadeniz şehrinde fındık toplamak için yevmiyelik işçiliğe giden mevsimlik tarım işçileri zor şartlarda barınıyor ve kötü yaşam koşullarına karşı mücadele veriyor.
TKP Giresun İl Temsilcisi Vedat Başkan, fındık işçilerinin tüm fındık bölgelerinde kötü şartlarda emek verdiğine dikkat çekiyor: “Zaman zaman kötü şartlarda çalıştırıldıklarını biliyoruz, görüyoruz. Hatta paralarını alamadıkları, dövüldükleri örnekler de var.”
“Çok açık ki bu insanları yoksulluk yollara döküyor.”
“Çok açık ki bu insanları yoksulluk yollara döküyor buralara kadar getiriyor” diyor TKP’li Başkan: “Üstelik başlarında bekleyen ve çavuş dedikleri hemşehrileri bu işçilere köle muamelesi yapıyor. Sömürü hem fındık sahibinden geliyor hem de çavuş dedikleri akrabalar, tanıdıklar, işçiye iş bulan aracılar bu sömürüyü katmerlendiriyor. Fındık toplayan işçilere köle muamelesi ediyorlar resmen.”
“Genç ve çocuk işçiler sigortasız ve üstelik çok ucuz”
Mehmet 21 yaşında. Giresun’da yaşıyor. Kendisi yıllardır yaz aylarında aile ekonomisine katkı sunmak ve üniversite masraflarını çıkarmak için yaz aylarında fındık bahçelerinde çalışıyor.
Erzurum’da hukuk bölümünde okuyan Mehmet, çocuk yaşlardan bu yana fındık bahçelerinde çalışmış. Mehmet’e göre ustabaşı ve bahçe sahipleri, çocuk ve genç işçileri adeta ucuza buldukları köle olarak görüyor.
Bu sene yevmiyeler 500 lira civarında. Ancak ücretler, çocuk ve genç işçilere gelince biraz daha düşüyor. Dolayısıyla çocuk işçiler arazi sahiplerinin en çok tercih ettiği kesimi oluşturuyor. Üstelik verim açısından da yetişkin insanlarla kıyaslanabilir ölçüde üretkenler.
“Öyle dik yerler var ki işçiler başka bir ağaca ip bağlayıp fındık ocağına sallandırılıp fındık toplatılıyor.”
Mehmet’e göre en başta, çalışma saatleri sıkıntı kaynağı: “Bahçeye 6 gibi ezandan sonra giriş, akşam hava kaçta kararırsa çıkış.”
Bir diğer sıkıntı yaratan unsur, fındık üretimi yapılan coğrafyanın yapısı. “Sonra bahçelerin yapısı bazen çok zorluyor abi” diyor Mehmet, “Öyle dik yerler var ki işçiler başka bir ağaca ip bağlayıp, fındık ocağına sallandırılıp fındık toplatılıyor. İp kopsa ya dereye ya da dikenliğe uçuyorsun.
“Sonra aşırı sıcak günlerde güneşin altında özellikle iklim gereği ekstra nem olunca çok zorluyor. Her mevsim illa ki bayılan ya da kriz geçirenlerin haberleri gelir zaten. Alışıldık bir durum gibi bir şey bu.
“İşin devlet tarafındaysa hiçbir sigorta veya güvence yok. Yani ağustos ayını fındıkta gündelik işte geçiren bir genç sigortasız işçi oluyor.”
Ulaşım traktör römorkunda, kamyonette, çok nadir de minibüsle’
Musa 23 yaşında. Mersin’in Tarsus ilçesinde yaşıyor. Yıllardır mevsimlik tarım işlerinde çalışmış. Hâlâ birçok yakını ve akrabası mevsimlik tarım işçisi.
“Mevsimlik işçilik bazen 3 ay sürer, bazen 6 ay” diyor Musa, “Çocuklarını okula gönderenler evlerine biraz daha erken döner. Ama okulun başlamasının ardından da tarlada çalışan çocuklar görebilirsiniz. Çünkü denetim yetersiz ve ekonomik zorluklar, aileleri buna mecbur kılıyor.”
“Nem çökmüş kirlenmiştir elbiselerin. Çamaşır makinesi olmadığı için haftada bir elle yıkanır”
Nasıl bir yolculuk, mevsimlik tarım işçilerinin başından geçen?
“Hane halkının hepsi -kimi zaman bebeklerini de tarlaya götürenler olur- hazırlanıp yola çıkarlar. Ulaşım traktör römorkunda, kamyonette, çok nadir de minibüsle gerçekleşir.
“Sabah olur, güneşten önce ayakta dikilirsin. Sersem hâlde buz gibi akan kaynak veya çeşme suyunun başında titreyerek elini yüzünü yıkarsın. Nem çökmüş kirlenmiştir elbiselerin. Makine olmadığı için haftada bir elle yıkanır çamaşırlar.”
Mevsimlik işçiler ya iş cinayetleri ya da hak gaspıyla gündeme geliyor. İşçiler, patronların en büyük imkanının işçiler arasındaki iletişimin zayıflığından kaynaklandığını belirtiyor. Ama dağınık iş alanları ve arazilerin birbirinden uzaklığı, işçilerin çadırlarda kalma zorunlulukları işçlerin bir araya gelmelerinin önündeki engeller olarak aşılmayı bekliyor.
*Fotoğraflar: Adem Özgür
Yorumlar kapalı.