CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Meclis Genel Kurulu’nda, Kürt seçildiği belediyelere kayyım atanması hakkında, “Siz yaklaşık yedi yıldır Kürtlerin seçtikleri Belediye Başkanlarını sadece seçildikleri için -bir avukat olarak söylüyorum- görevden alıyorsunuz ve yerlerine vali atıyorsunuz, kaymakam atıyorsunuz. Kim vali ya, kim vali? Devletin valisi orada, evet. Nasıl gelmiş? İki yıllığına gelmiş. Ne yapacak?” dedi.
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Meclis Genel Kurulu’nda HEDEP grubunun belediyelere atanan kayyımlarla ilgili önerisi üzerine konuştu.
Tanrıkulu, şunları söyledi:
“Çok farklı kimliklerden, çok farklı inançlardan oluşan bir sosyolojiye sahibiz. Bu Cumhuriyette eğer hakim olan kimliğe ve hakim olan inanca sahip değilseniz ve hakim olan kimlik ve inanca göre daha azsanız sizin bir Cumhuriyete aidiyetiniz eşitlik ve adaletle sorgulanır. Yani size yapılan uygulamalarda eşit misiniz ve adaletli davranılıyor mu, ölçü budur yani bütün dünya uygulamalarında budur. Dolayısıyla, bunun da bütün dünyadaki ölçeği de serbest seçimlerdir yani serbest seçimlerde hakim kimliğe nazaran kendisini daha az gören insanlar serbest seçimler yoluyla ulusal siyasette temsil ediliyorlar mı ve yerel siyasette temsil ediliyorlar mı buna bakılır.
“İnsanların temsilini engellemeye yönelik bir uygulama”
Şimdi, eğer, siz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak ulusal siyasette temsilin önünü kesiyorsanız -barajla, siyasi partilerin kapatılmasıyla, hapisle ve farklı uygulamalarla- ve yerel siyasette de farklı kimliğe mensup insanların seçtiği belediyelerin yerelde temsilini engelliyorsanız bu çok farklı sonuçlara yol açar ve yol açıyor. Bunun sonuçlarını bugün görmezsiniz ama Cumhuriyet tarihine -eğer bir daha yazılacaksa 2’nci yüzyılda- bakınca, son yedi yıla, son sekiz yıla bakınca sizi, sonuçta, bir kimliği yok sayan, o kimliğe mensup insanların temsilini yok sayan bir iktidar olarak bunu tarihe yazacak, bundan emin olabilirsiniz. Kayyum uygulaması Adalet ve Kalkınma Partisinin sonuçta çok eski zamanlardan devraldığı ve adını değiştirdiği bir uygulama. Bu, doğrudan doğruya kendisini bu Cumhuriyette “Kürt” olarak tanımlayan insanların temsilini engellemeye yönelik bir uygulama. Ben kim, nasıl, nerede yanlış yapmış hepsini size anlatabilirim, hangi valinin, hangi kayyumun ama böyle bir temsil yolunu seçimlerden sonra engellerseniz eğer insanların farklı yollardan farklı şeyleri daha fazla meşru görmesinin de yolunu açarsanız, eğer bunu bu şekilde sürdürürseniz.
“Ne Meclis var ne yerel Meclis var”
Niye bunlar bugün çok konuşuluyor? Çünkü önümüzde yerel seçimler var. Siz yaklaşık yedi yıldır Kürtlerin seçtikleri Belediye Başkanlarını sadece seçildikleri için -bir avukat olarak söylüyorum- görevden alıyorsunuz ve yerlerine vali atıyorsunuz, kaymakam atıyorsunuz. Kim vali ya, kim vali? Devletin valisi orada, evet. Nasıl gelmiş? İki yıllığına gelmiş. Ne yapacak? Diyarbakır 2 milyon nüfuslu bir şehir, Van 1,5 milyon nüfuslu bir şehir, Mardin 1 milyon nüfuslu bir şehir. Bakın, bir vali, tek bir insan, bir otorite bizim gömüleceğimiz yeri Diyarbakır’da kendisi tayin ediyor ya.
Ne Meclis var ne yerel Meclis var ne başka bir şey var. Kime sormu, kime sormuş? Kimden, kimden, kimden bilgi almış; hangi yerel otoriteden bilgi almış? Hepsi kayyum. Diyarbakır’la ilgili söylüyorum, bütün bölgeler böyle; evet, talan ediyorlar. Bakın, talan ediyorlar çünkü onu ben bir daha sokakta görmeyeceğim, Diyarbakırlı onu bir daha sokakta görmeyecek, iki yıl sonra çekip gidecek. Bunun vebali Adalet ve Kalkınma Partisi’ndedir; bundan rant elde eden hem ulusal düzeydeki hem yerel düzeydeki siyasetçilerdir.
Bakın, hem siyaseten yanlış yapıyorsunuz, tarihi yanlışlar yapıyorsunuz ve bu tarihi yanlışlar size yapışacak, sizin tarihinizde kalacak. İki; kişisel yanlışlar yapıyorsunuz, dönemsel yanlışlar yapıyorsunuz. Ranta bulaşmış bütün bu adamları iki yılda, üç yılda bir değiştirerek bu rantı ve o bölgenin talan edilmesini sağlıyorsunuz. Bunu, bugün sormasa bile tarih sizden hesap sorar.”
Yorumlar kapalı.