Cumhuriyet eski muhabiri Mehmet Kızmaz’ın kız kardeşi Rojvelat Kızmaz, Ilısu Barajında boğulması aileyi yasa boğmuştu. 26 yaşındaki genç kadının kardeşi Gazeteci Mehmet Kızmaz, arama süreci ve yaşananlar hakkında sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu.
Kızmaz’ın paylaşımı şu şekilde:
Beni, ailemi ifade edebilecek tek bir kelime dahi yok, Rojwelat artık yok. Ama Rojwelat’ı, Rojwelat’ın nasıl bu duruma geldiği, arama sürecine, şu ana kadar yaşanılanlara ve şu an ki duruma, Rojwelat’a dair bir şeyler anlatmaya çalışacağım, çaba göstereceğim.
İntihar… Kavram olarak dahi Rojwelat’a o kadar uzak ki…
Rojwelat kendini o lanet Ilısu baraj göletinin suyuna atmak için gitmiş olsa dahi, ailesinin bu hale gelmesini istemeyeceğini hatırlar ve geri gelirdi. Bunu baraj göleti kenarında bir düzlük alan arayıp engelleri (baraj gölettine düşmemek için toprağa tutunma, aşağısı su olan yokuş vs.) aşarak oraya yürümesinden düşünülebilir. Nasıl ki denizden çıktıktan sonra görmek isteyeceğimiz şekilde kıyafetlerimizi vs bırakırız ya onunda ayakkabısını ve montunu kirlenmemesi için düzgün bir şekilde bırakmasına da anlaşılabilir. Orada zaman geçirdiğini gösteren yoğun bir ayakkabı izinden (öyle ki kardeşimin otopsisine giren adli tıp uzmanı doktorun da belirttiği boğulma pazar günü yaşanmış yani kaybolduktan tam 2 gün sonra ) görülebilir. Bedeninin; ayakkabısının ve montunun bulunduğu ve suyun direk metreleri bulduğu yerde değil de suyun akış yönünün tersi yönünde 35-40 metre geride, suyun 3 adım sonra derinleştiği yerde görülmesinden belli. Kardeşimi yakından tanıdığım için ve görülenlere göre şunu net olarak söyleyebilirim ki kardeşim o lanet suya atlamadı. 2 gün boyunca orada olmanın, yemek yememiş olmamın getirdiği kendinde olmama hali ile birlikte o an içinde bulunduğu ruh hali ile ya bir şeyler denemek ya da düşünmek için birkaç adım suda ilerlemek istemiş ardından ya ayağı kaymıştır. ya da 3 adım sonra derinleşen suyun farkında almadan ilerlemiştir veya dengesini kaybedip düşmüştür. Kardeşim o suyun da yıllarca yaşadığı Dersim’deki Munzur gibi olmadığının o an bilincinde olmadığına eminim. Ben kardeşimin çaresizlik, şok halini, çırpındığını cansız bedeni çıkarıldıktan sonra baktığım yüzündeki ifadesinde gördüm!
Roj’umun otopsisine giren adli tıp uzmanı doktorla 5 saat önce konuştum. Artık ya dengesini kaybedip düştüyse veya su da kaydıysa orada ne olduysa bunun sonucunda, net olarak söylediği boğulma pazar günü olmuş. Yani Rojwelat cumadan pazar gününe kadar o lanet baraj gölettinin kenarında sağ bir şekilde zaman geçirmiş. Cuma günü yetkililere bildirilmenin dışında ailem cumartesi günü ek olarak Hasankeyf ilçe emniyet ve jandarmaya Roj’un Hasankeyf’e gelmiş olabileceğini özellikle bildiriyorlar. Ailem iki kurumun kapısında durdurulup “tamam üzerinde duracağız” denilerek gönderilmiş. İlçe emniyet tüm bunlara rağmen, kamera kayıtlarına, pazar günü kardeşimin ilçeye geldiğini bindiği minibüs şoförü aracılığıyla biz tespit edip kendilerine söyledikten sonra bakılıyor. Roj’un cansız bedenin bulunduğu yer jandarmanın limandaki sahil güvenliğine ait kulübe ve botun bakış açısında. Oradaki jandarmanın görevi göletti, etrafını gözetleme denetleme değil mi, nasıl da iki gün boyunca kardeşim yakınlarındaki yerde görülmemiş? Yani özetle şunu söyleyebilirim ki bu iki kurum dahil il emniyetten karakoluna tüm yetkililerin ihmallerinden, üzerinde durmamasından kaynaklı Roj kurtarılmıyor, el uzatılmıyor.
3 gün boyunca görmediğimiz devleti/emniyeti; Roj’un ayakkabısını ve montunu bulduktan sonra, su dalgıçlarından (30 dakika mesafedeki Batman’dan 4.30 saat sonra geldiler) önce, çevik jandarmanın olay yerine gelmesi ile bir sonraki gün de zırhlı araçların olay yerine getirilmesiyle, kardeşimizin cansız bedenini görmüşken jandarmanın aileme bağırmasında gördük.
Bu süre zarfında biz aileye Roj’un Batman merkezde görüldüğüne dair en az 8 ihbar aldık. (Şu parkta gördük bu sokakta gördük vs) Her birine koştuk. Bir keresinde de uyuşturucu çeteleri, “kızınız elimizde” dedi. Sadece aile ve akrabalar olarak en az 12 saat bunun üzerinde durduk, zaman kaybettik/kaybettirildik ardından onlarda olmadığını Hasankeyf’e gittiğini öğrendik.
Roj ile birbirimizin birer yarısıydık. Her yönüyle hem de. Misal, tekçi zihniyetten dolayı gerçek ismini alamayan milyonlardan sadece ikisiydik biz de.
Kimlikte dayatılanın aksine asıl ismim Welat; ülke demek. 93’te korucuların askerlerin köyümüzde katlettiği iki amcamdan küçüğünün ismi bana da verilmiş. Aile akraba mahalle yakın arkadaşlarda yani hayatın kendisinde Welat’ım, bir tek devlet kaydında başka..
Rojwelat da bir küçüğüm. Onunki de güneş ülkesi demek. Kabul etmemişti tabi kimliğe yazdırdığında devlet, ne sakıncalıyışmış güneş ülkesi dimi!
Ailemde biz 5 kardeşin gerçek ismi bu şekilde kabul edilmemişti. İsimlerimize, politik olarak ‘uygun’ bir zamanda bir kampanyaya dönüştürecek kavuşmayı düşünüyorduk. Ama Rojwelat’ım daha fazla dayanamadı, bizi beklemeden, ne yaptı etti ismine kavuşmayı, o kimliğe de yazdırmayı başardı.
Batman yakın bir döneme kadar genç kızların intiharları ile biliniyordu ama bunun çok çok azaldığını düşünüyordum. Batman’ın kaderi miydi bu peki? Değildi, hayatı çok seven kardeşimden biliyorum bunu.
Evet ailemin de (ebeveynlerin okumamış olması, ataerkil zihniyet vs) Rojwelat üzerinde yeterince üzerinde durmamasının eksiği var. Ama Roj’un şu an hayatta olmamasında ve asıl sebepler olarak ne desem devlete bağlanıyor. Rojwelat mezun olduktan sonra ataması olmuş olsaydı, kendi alanında çalışıp o çok sevdiği çocuklarla vakit geçirseydi emin olun şu an bu yazıyı yazıyor olmazdım.
Cumhuriyetten beri ekonomisinden, eğitimine, sağlığına her yönüyle “geri bırakılan” bölgede her çocuk batıya oranla çok eksilerle doğuyor. (Bunu yıllarca batıda yaşamış okumuş, çalışmış biri olarak söylüyorum.) Bin bir zorlukla okuyan bu gençler mezun olunca da yine batıya oranla daha fazla atanamama, işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalıyor.
Sormak isterim, bölgede özellikle 45 yaş üzeri hemen hemen bütün ebeveynlerin eğitimden uzak, okuyamamış olmasından kaynaklı var olan bilinçsizlik, ataerkil bakışta olmaları kimin suçu? Eğitim öğretimi bölgeye geç getiren devlet ise suçlu da devlet olmuyor mu? Bunun Roj’a yansımasında ki örnek misal köyde kuzenleri ile çektiği halay bile ataerkil zihniyet, bilinçsizlikle yapılan negatif yorumlar kimin suçu? O köylünün yaptığı yorumun ve yansımasının ne kadar farkındadır?
3 gün boyunca devletten/emniyetten bir telefon dahi almamamızın, Roj’un aranmaması nedeni ailemin sistemin istediği çizgide bir Kürt aile olmadığı için miydi, devlet tarafından yakından “tanınıyoruz” olmamız mıydı, o kimliğe de yazdırılan isim miydi, kimliğini geri mi istiyorlardı? evet kimlik de artık yok!
Sormak isterim; sadece bizim evimiz, hayvanlarımız diri diri yakılıp ninemin ateşin üzerine attırılıp, köyümüzün boşaltılması, amcalarımın katledilmesi (öyle ki instagram hesabındaki son paylaşımı amcalarımın mezarı), babama çok ağır işkenceler yaptırılıp uzun bir süre özgürlüğünden mahrum bırakılması Rojwelat’a hiç mi etkisi olmamıştır? Rojwelat’ım dahil biz kardeşler için idol olan abisi Azad’ın üniversitesinin daha ilk ayında parmaklıklar ardına alınıp uzun yıllarca özgürlüğünden-kardeşlerinden mahrum bırakılmasının Rojwelat’ta etkisi yok mu? Abisini görmek için hapishane yolundayken annemin bir de küçücük kız kardeşimle tutuklanması, Rojwelat’ıma uzun bir süre anne özlemi yaşatılmasında bu sonuçtan payı yok mu?
Şimdi bakıyorum da, yıllarca Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin kendisini var eden su tarafından boğdurulmaması için haber yaparken, mücadele ederken aslında bir yönden de Roj’umun boğdurulmaması için yapmışım. Ama inatla yapılan lanet o barajın, Roj’umun ölümünün öne geçemedik. Öyle ki Roj’um, Hasankeyf yok edilmeden çok önce tarihi vadide mırıldanarak şarkı söylediğim videoyu instagram hesabında sabitlemiş olması bu katliamın bizlere de yansımasının küçük bir örneğini gösteriyor.
Evet yine bakıyorum da “kaybolduğu” ilk andan itibaren “hemen yanı başındaki kardeşim de olabilirdi” diyerek sesini duyurmaya çalıştığım Gülistan Doku ve ailesinin haberini yaparken farkında olmadan bir yönden Roj’umun da haberini yapmışım. Gülistan’ın başına gelenler yaşanılmasaydı, Gülistan bulunsaydı su, Roj’umun bilinçaltında kalmaz hep sudan bahsetmezdi. Yakın arkadaşlarındaydı, kimi zaman birlikte okul harçlığını çıkarmak için çalışır kimi zaman da ısınmak için aynı sobanın önünde otururlardı. Böyle bir arkadaşınızın başına bir şeyler geliyor ve yıllarca bulunmuyor, ne kadar etkilenirdiniz?
Rojwelat’ımızı Batman sokaklarında, ıssız sedasız köşelerde, inşaatlarda ararken çok daha net gördük ki coğrafyamızın gençliği bir yok edilme ile karşı karşıya bırakıldığı gerçekliğidir. Uyuşturucu kullananlardan tuttun fuhuşa sürüklenen genç kızlara kadar. Gördüklerimiz “yeter ki toplumsal sorunlarla ilgilenmesinler ne yaparlarsa yapsınlar” politikası ile bilinçsiz bir gençlik yaratma çabası olduğu gerçekliğidir.
Roj’um babama şakayla karışık vasiyet etmiş;katledilen, ismini aldığım ve fotoğrafını çektiği instagram hesabında yaptığı son paylaşımda da yer alan amcalarımın yanına defnedilmeyi. İkisini direk devletin öldürdüğü, birinin de ölümünde payı olan üç beden yan yana.
İki hafta önce kuzenlerimle Midyat’a düğüne gidip çektiği halayı youtube kanalında paylaşan, geçen ay çeyizini alan, 13 Ocak’ta giyinip kuşanıp komşuların akrabaların kapılarını çalarak sere sale kutlayan hayat dolu bir genç nasıl da şu an hayatta değil?
Size kardeşimin nasıl hayat dolu bir genç olduğunu tam olarak anlatamam belki çok az bir şekilde yansıtabilirim, buyrun hayat doluluğu, gülüşü sosyal medya hesaplarına yansımasına bakın, bu gülüş, Rojwelat unutulmamalı… Başka gençler, başka Rojwelat’lar hayattan koparılmamalı!
https://instagram.com/rojvelatkizmaz
https://youtube.com/@rojciftligi
Ve şimdi ise ben, ülkem karanlıkta, Güneşim, güneşimiz Roj’umuz yok.
Son olarak Roj’u ararken canıyla araçlarıyla yanımızda olan, çaba gösteren, Roj’un o çok sevdiği köyüne, taziyeye gelen arayıp, mesaj atan dayanışma gösteren, acımızı paylaşan herkese ailem adına, Rojwelat’ımız adına çok teşekkür ederim.
Yorumlar kapalı.