Barış Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı

featured

Diyarbakır’da düzenlenen ‘Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı’nın çözüm bildirgesinde, Kürt Meselesinin çözümü için tecrit politikalarına son verilmesi gerektiği ifade edildi. Çözüme dair bir programın oluşturulması için çağrıda bulundu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından Diyarbakır’da 16-17 Mart’ta yüzü aşkın akademisyen, yazar, gazeteci ve sivil toplum temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen ‘Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı’nın sonuç bildirgesi İHD Diyarbakır Şubesinde açıklandı. İHD Diyarbakır Şubesinde düzenlenen açıklamaya İHD Eş genel başkanı Hüseyin Küçükbalaban katıldı. Bildirgeyi, Diyarbakır Şube başkanı Ercan Yılmaz okudu.

‘İNKAR, YOK SAYMA VE ASİMİLASYON DEMOKRASİYİ ASKIYA ALDI’

Yılmaz, Kürt Meselesinin Kürt Coğrafyasında egemen olan devletler tarafından tanınmamasına dayanan ve esasında uluslararası bir mesele haline gelmiş bir olgu olduğunu vurguladı ve şunları söyledi:

“Dünyadaki en yüksek Kürt nüfusunu sınırları içinde barındıran Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz tamamlanan bir asırlık siyasi tarihine bakıldığında kuruluşundaki tekçi anlayışın yüz yıl boyunca şekil değiştirerek istikrarlı bir biçimde devam ettiği görülmektedir. Bu anlayış; özellikle hâkim Türk kimliğine mensup olmayanlara yönelik inkâr, yok sayma ve asimilasyona dayalı bir iktidar davranışını yerleşik kılmakla beraber; esasında tarihin olağan akışı içerisinde gerçekleşmesi beklenen Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi sürecine de daima engel olmuştur. Cumhuriyet tarihi; kuruluşundan bugüne demokrasinin ve çoğulculuğun tarihi olması gerekirken, dini ve etnik azınlıkların yok sayıldığı, tek parti yönetimleri, askeri darbeler, olağanüstü hal dönemleri ve hukuk dışı yargı uygulamaları ile demokrasinin mütemadiyen askıya alındığı bir tarih olmuştur.”

‘OTORİTERLEŞME YERLEŞİK HALE GELMİŞTİR’

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kürt Meselesinin hak temelli çözümünü antidemokratik uygulamalar ile baskıladığını aktaran Yılmaz, bu durumun şiddeti kaçınılmaz hale getirdiğini belirtti ve şöyle konuştu:

“Yaklaşık 40 yıldır PKK ile Türkiye Devleti arasında süregelen çatışma hali bütün can yakıcılığı ile halen devam etmektedir. Öte yandan Kürt Meselesinin çözümü konusunda devlet tarafından dönem dönem bazı girişimler olsa da meselenin çözümüne dair gerçekçi politikalar ortaya konamamıştır. Son olarak 2013-2015 yılları arasında “Çözüm Süreci” olarak adlandırılan dönemde her ne kadar çatışmalar durmuş ve toplumda kısmi rahatlamanın yaşandığı gözlemlenmiş ise de bu süreçte dünyadaki çatışma çözümü örneklerine benzer mekanizmalar ve yasal düzenlemeler oluşturulmadığı için 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan çatışmalar şiddetlenerek devam etmektedir. Aradan geçen 8 yıllık dönemde meselenin çözümsüzlüğün bir sonucu olarak; on binlerce can kaybının yanı sıra; ifade ve toplanma özgürlüğü, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, siyasete katılım hakkı ciddi yara almış ve otoriterleşme yerleşik hale gelmiştir. Bir yandan sivil siyasetin önü kayyum uygulamaları, gözaltı ve tutuklamalar ile tıkanırken; öte yandan, Kürt Meselesinin çözümünde etkisi devlet tarafından da kabul edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüşmeleri engellenerek diyalog zemini tamamen ortadan kaldırılmıştır”

‘ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ BESLEYEN ŞİDDET POLİTİKALARI ÜZERİNDE TARTIŞMALAR YOĞUNLAŞMIŞTIR’

İnsan Hakları Derneği’nin Kürt Meselesini insan hakları ve demokrasi meselesi olarak değerlendirdiğini söyleyen Yılmaz, çözümün herkes için gerekli olduğunu vurguladı ve Kürt Meselesinin çözümü ve barışa dair toplam altı oturumdan oluşan konferans boyunca tartışılan başlıkları şöyle aktardı:

“Kürt Meselesi ile dünyadaki çatışma çözümü deneyimlerinin benzerlikleri ve farklılıkları, olası bir barış sürecinde kadınların, sivil toplumun ve dini grupların sürece katılımlarının önemi, barış mücadelesine her şart ve koşulda devam edilmesi gerektiği, Kürt meselesinin çözümünde önemli bir aktör olan Abdullah Öcalan üzerindeki devam eden tecrit uygulamaları, Kürtlerin farklı kesimlerinin kendi aralarındaki birlik ve diyaloğunun önemi, çözüm girişimlerini sekteye uğratan hatalar ve politikalar, Kürt ve muhalif siyasetçilerin yargısal ve fiili uygulamalar ile siyaset yapmalarının engellenmesi, çatışma süreçlerinde dahi taraflar arasındaki diyaloğun önemi, Kürtçenin, Kürt Meselesine dair taşıdığı değer, Kürt Meselesinin Türkiye demokrasisi ile bağı, Türkiye dışındaki bölgelerde Kürt Meselesine dair mevcut durum, siyasi partilerin çözüme dair atabilecekleri acil adımlar, çözümsüzlüğü besleyen şiddet politikaları üzerinde tartışmalar yoğunlaşmıştır.”

Kürt Meselesine dair barışın sağlanamamasına sebep olan sorunlara değinen açıklama, siyasi partilerin Kürt Meselesinin çözümüne dair diyalog zemininin gerekliliğine işaret edilerek sorunları şöyle sıraladı:

“Kürt Meselesinde askeri yöntemler ve güvenlikçi yaklaşımların kullanımı konusunda ısrarcı tutum, şiddet politikalarının barış zeminini oluşturmadaki engelleyici etkisi, Kürt meselesinin çözümünde önemli bir aktör olan Abdullah Öcalan’ın sürece dâhil olmasını engelleyen tecrit politikaları, iktidar partileri açısından asırlık Kürt Meselesinin çözümünün kısa vadeli politik çıkarlara tercih edilmesi, çözüme dair girişimlerde ön hazırlıklar gerçekleştirilmeden ve yasal çerçeve oluşturulamadan hareket edilmesi, şiddeti besleyen söylemlerin olağan hale gelmesi ve güncel politikayı belirlemesi, Kürt Meselesinin siyasi boyutunun yanında insan hakları perspektifinin göz ardı edilmesi, sivil toplumun barış talebine dair süreçlere katılımdaki noksanlıkları olarak değerlendirilmiştir”

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Konferans’ın tüm oturumları boyunca gerçekleşen yoğun tartışma ve aktarımlar sonucu, Kürt Meselesinin çözümü ve barış ortamının sağlanmasına dair çözüm önerilerini şu şekilde sıraladı:

  • Kürt Meselesine dair özgür bir tartışma ortamı yaratmak adına başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
  • Çatışmanın tarafları arasında müzakereyi mümkün kılacak bir diyalog mekanizması kurulmalı; kalıcı bir barış ortamını sağlamak için çatışmasızlık hali sağlanmalıdır.
  • Siyasi partiler Kürt Meselesinin çözümüne dair niyet ve program ortaya koymalıdır.
  • Abdullah Öcalan’ın sürece dâhil olabilmesi için uygulanan tecrit politikalarına son verilmelidir,
  • İnsan haklarına dayalı, çoğulcu, kapsayıcı ve sivil bir Anayasa ivedi olarak gündeme alınmalı; Anayasanın toplumsal uzlaşı sağlamadaki rolü pekiştirilmelidir.
  • Kürtlerin seçme ve seçilme ile temsil hakkını ortadan kaldıran uygulamalara son verilmelidir.
  • Sivil toplum örgütleri ve baroların çözüme dair etkin rol almasının önündeki engeller kaldırılmalı; gerçekleştirilen Barış Konferansı gibi barışa dair yeni ve kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmelidir.
  • Kürt Meselesinin demokratik yöntemlerle çözümü için Kürt ve muhalif siyasetçilerin siyaset yapmalarının önündeki engeller kaldırılmalı; sivil siyasetin önü açılmalıdır,
  • Kürtçenin hayatın her alanında kullanımının önündeki tüm engeller kaldırılmalı, Kürtçenin Kürt Meselesi bağlamındaki önemi göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Kürt Meselesinin çözümünde dünyadaki çatışma çözümü deneyimlerinden yararlanılmalı, Türkiye’nin çözüme dair girişimleri ve deneyimleri yeniden gözden geçirilerek özgün koşullara uygun mekanizmalar ve yasal çerçeve oluşturulmalıdır.
  • Barışa dair yapılacak her türlü çalışmada kadınların eşit temsili sağlanmalı, sürece katılımları önündeki engeller kaldırılmalıdır” diyerek barışa ve çözüme dair çalışmalarının devam edeceğini bildirdi.

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Batman Burada ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!