Serbestiyet’ten Berke Yaroğlu, bir anda gündemin ana maddesi haline gelen ‘süreç’ tartışmalarını kamuoyunun yakından takip ettiği isimlere sordu.
Bahçeli’nin Meclis’te DEM Partililerle tokalaşması ile başlayan ve Bahçeli ve Erdoğan’ın açıklamalarıyla süren açılımın anlamını Oral Çalışlar, Etyen Mahçupyan, Mesut Yeğen, İlhami Işık ve Roj Girasun’a sorduk. Etyen Mahçupyan. “Devlet tarafından kuşatılan, radikalleşmemiş bir Kürt kimliği üretmek isteniyor.” Oral Çalışlar: “Terör sıfırlanmış demek, barış görüşmeleri başlamıştır demektir.” İlhami Işık: “İsrail saldırılarıyla İran’ın çözülmesi ihtimali, Arap Baharı’ndaki gibi Türkiye’de kaygı ve endişe doğurdu.” Mesut Yeğen: “Öcalan ve Kandil’e bir tür yoklama yapılmış olabilir.” Roj Girasun: “Yeni bir barış arayışı olabilir ama ikinci bir çözüm süreci değil.”
Etyen Mahçupyan:
“Medya bilerek ya da bilmeyerek iktidarın ne yapmak istediğini anlamak istemiyor. İktidarı geçmiş iktidarlarla mukayese ederek tamamen popülist ve pragmatik bir iktidar gibi algılıyor. Oysa bu çok ideolojik bir iktidar. Ve her attıkları adım belirli bir amaca hizmet ediyor. Bazen netice veriyor bazen netice vermiyor. Ama onların tercihleri hasbelkader tercihler değil. Bahçeli, ‘Cumhurbaşkanını açtığı yoldan ilerliyorum’ dedi. ‘Benim yaptığım hareket cumhurbaşkanı ile konuşulmuş bir hareket’ şeklinde konuştu. Çünkü içeride olay çözülmüştür imajı yaratmak istiyorlar. Nitekim sonra da ‘terör bitmiştir’ dedi. İçeride Kürt meselesi bağlamında siyasi olay kalmamıştır sadece sosyal ve kültürel açıklar kalmıştır demeye çalışarak Kürtleri vatandaşlığa davet emiş oluyor, amaç bu. Vatandaşlığı da kendileri tanımlıyorlar. Böylece yurt içi siyaseti ekonomiye ve adalet mekanizmasındaki birtakım eksikliklere indirgenmiş oluyor.”
“Bütün bunlar iyi düşünülmüş tasarlanmış belli bir amaca doğru giden şeyler. Amaçları bu rejimin muhalefet tarafından kabul edilmesi, onaylanması ve belki de ona uygun bir anayasaya doğru birlikte hareket edilmesi. Şu anda dış politikayı bir mihenk tası olarak kullanıyorlar. Muhalefet dış politikaya hiç itiraz edemediği için oradan hareketle de iç siyasette de kendi istekleri doğrultusunda yeni bir denge kurmaya çalışıyorlar. Bu nasıl bir denge? Yurt içinde tamamen birlik beraberlik ama onun ötesinde bütün iradeyi de iktidara terk etmek… Onun içinde su anda bir ‘el uzatma’ hamlesi yapıldı. Bunun Kürt meselesini siyasi bir çözüme götürmesi kolay değil. Hem dış konjonktüre hem de Kürt hareketinin yapacağı tercihlere bağlı. Ama Kürt meselesi bağlamında kültürel ve sosyal alanın bazı açılımlar ve jestler, farklı bir dil ortaya çıkabilir. Tüm bunların İttihatçı perspektife çok uygun olduğunu düşünüyorum.”
“Devlet tarafından kuşatılan, radikalleşmemiş bir Kürt kimliği üretmek isteniyor”
“Nasıl İslami kesimi devletin içine alan bir anlayış sergiledilerse, aynı şekilde yeni bir vatandaşlık kimliği üreterek radikalleşmemiş Kürt kimliğini devletin içine alan, devlet tarafından kuşatılan bir kimlik haline getirmek istiyorlar. Onlar açısından tırnak içinde söylüyorum gayet ‘akıllıca’ bir hareket bu.”
Oral Çalışlar:
“Bu meseleyle alakalı çok önemli bir tespit var ama bunu kimse görmedi. Bir barış açılımı yürütülmeye başlandı bile. Medya, Bahçeli’nin açıklamasıyla ilgili klasik, klişe lafı: ‘Gelin Türkiye partisi olun’ söylemini vurgulayıp duruyor. Bahçeli, Türkiye’de terör sıfırlanmıştır dedi. Bu PKK işi bitmiştir demek. Kimse bunu bu şekilde anlamak istemiyor. Bu sefer de sayın Bahçeli sansüre uğradı.”
“Terör sıfırlanmış demek, barış görüşmeleri başlamıştır demektir”
“Üstelik Kürt meselesinde daha pozitif bir yerden konuştuğu için. ‘Terör sıfırlanmıştır’ lafıyla ‘Gelin yemeğimizi beraber yapalım, aşımızı beraber pişirelim’ demek istiyor. Ben tüm gazetelere baktım kimse buraları almamış. Terör sıfırlanmış demek barış görüşmeleri başlamıştır demektir. Ve bunu ancak Bahçeli’nin demesi anlamlı kılardı.”
İlhami Işık:
“Bu açılım kandırmaca, oyalamaca ya da sırf anaysa değişikliğini gündeme getirmekle alakalı değil. Bunu anlamak için Ortadoğu’da yaşananlara bakmak lazım. İsrail’in İran ve Lübnan’la olan gerginliği vekalet savaşlarını aşan bir durum. İsrail-İran geriliminin şiddetlenmesiyle doğal olarak İran’da bir çözülme endişesi oluştu. Bu çözülme endişesi Arap Baharı’ndaki gibi Türkiye’de kaygı ve endişe doğurdu. Türkiye’ye olumsuz etkilerinin önlemini almaya çalışıyorlar. Sayın Bahçeli ve sayın Erdoğan’ın açıklamalarının arkasında önemli ölçüde bu var.”
“Geçen sefer çözüm süreci olumlu sonuçlandırılamadı ama bu sefer herkes temkinli”
“Geçen sefer çözüm süreci olumlu sonuçlandırılamadı. Türkiye’de kaygıların, endişelerin bittiği açık, demokratik bir ortam yaratılamadı. Ama bu sefer herkes temkinli. Ve bu açılım gerçekten demokratikleşme anlamında başarılı olur diye inanıyorum.”
Mesut Yeğen:
“Açıklamanın Bahçeli’den gelmiş olmasının önemi büyük, sembolik manası yüksek. Çünkü Bahçeli malum Kürt meselesinde devletin 2015’en beri takip ettiği güvenlikçi siyasetin en önemli muhafızıydı. Herhangi bir değişikliğin önündeki en büyük engeldi.”
“Neden böyle bir hamle yapıldığına gelince: Öncelikle jestin kendisini hafife almamak lazım. Ve bunu anayasa tartışmalarına ya da seçim hesaplarına falan bağlamamak gerekir. Bu hamlenin arkasında daha önemli sebeplerin, daha büyük gelişmelerin olduğunu düşünüyorum. Bu açılımın arkasında İsrail’in son bir yıldır yürüttüğü savaşla birlikte bölgede yaşanan gelişmelerin olduğunu düşünüyorum. İsrail’in yürüttüğü bu şiddet kampanyası İran’ı vekillerinden özgürleştirmeye doğru gidiyor. Yani Lübnan’da ve Filistin’de olanları büyük bir ihtimalle Suriye’de belki de Irak’ta olanlar takip edecek. Bu da İran’ın gücünün azalmasıyla bölge ülkeleri arasındaki güç dengesinin değişmesi ve bir de Suriye ve Irak’taki Kürt aktörlerin hareket alanın genişlemesi anlamına geliyor. Büyük bir ihtimalle devlet bu yeni durumun Türkiye açısından olumsuz sonuçlar doğurmasının önüne geçmeye çalışıyor. Bunun yolunun da içerideki yasal Kürt hareketiyle bir tür normalleşme ve barışa gitmekten geçtiğine karar verilmiş gibi görünüyor.”
“Öcalan ve Kandil’e bir tür yoklama yapılmış olabilir”
“Ancak bu sürecin henüz çok başındayız. Bir şey söylemek için erken olabilir. Ama şu ana kadarki işaretler işlerin yasal Kürt hareketiyle götürülmek istendiğini gösteriyor. Hem Bahçeli’nin Demli vekillerle tokalaşması hem Erdoğan’ın yasal Kürt hareketini 6-8 Ekim muhasebesine çağırması esas muhatabın yasal Kürt hareketi olduğunu gösteriyor. Öcalan’a ve Kandil’e bir tür yoklama yapılmış, işler beklendiği gibi ilerlemediği için böyle bir yola girilmiş de olabilir. Kandilden beklenilen karşılık alınmamış sonra da buna bir de sivil ayak eklenmiş olabilir. Ancak sürecin başındayız kesin konuşamayız.”
“Bir tür normalleşme için Demirtaş ve diğer tutuklu siyasetçilerin serbest bırakılması beklenir”
“Kürt meselesinde bir tür normalleşme için yapılacak adımları say deseniz. Ortamı yumuşatmak için belki birkaç sembolik jest sayılabilir ama esas yapılması beklenenlerin başında Demirtaş’la birlikte, tutuklanmış sivil siyasetçilerin serbest bırakılması gelir. Bununla da kalınmaz, mutlaka Kürtlerin haklarına yönelik reformları da peşinde getirir.”
Roj Girasun:
“Bu biraz Ortadoğu’daki gelişmelerin yansıması olarak görülüyor. Ve uzun süredir örgütün silah bırakması ile ilgili bir gündem spekülasyon boyutunda da olsa konuşuluyor. İmralı ile temas kurularak örgüt buna ikna edilmek isteniyor olabilir. Mecliste ortaya çıkan tablo da bu temasın ön adımları. Toplum buna hazırlanıyor olabilir. Yani hem Ortadoğu’daki gelişmeler hem Türkiye’deki güvenlikçi siyasetin sürdürülebilir olmaması yeni bir süreci mümkün kılıyor.”
“Yeni bir barış arayışı olabilir ama ikinci bir çözüm süreci değil”
“İktidarın hamlesini eski tarzda yeni bir çözüm süreci gibi değerlendirmemek lazım. Eski çözüm sürecindeki alışkanlıkları hatırlayarak benzer bir kurgu görmek çok sağlıklı olmayacaktır. Bu yeni süreç ve yeni yol, yöntem ve denklemlerle karşımıza çıkacaktır.
Nasıl ki Arap baharı zamanında Türkiye’de yeni bir çözüm sürecini etkilediyse bu yeni dönemde benzer bir durum yaratabilir. Bu yeni bir barış arayışı olabilir ama ikinci bir çözüm süreci değil. Çünkü bir çözüm süreci için tarafların buna hazır olması gerekir. Şu an böyle bir durum göremiyoruz. Ortada bunun için bir zemin yok. Dolayısıyla bundan vazgeçilmesi ihtimalini de ıskalamamak gerekiyor. Ben siyasetin bu kararla bir zemin yokladığını düşünüyorum.”
Yorumlar kapalı.