Hak İnisiyatifi Derneği, 3. Kürt Forumu’nun sonuç bildirgesini yayınladı. Kürt sorununun çözümüne dair önerilerin sıralandığı bildirgede, toplumsal mutabakatın önemine vurgu yapıldı: “Çözüm ve barış süreci, belirsizliklerle yürütülemez; toplumsal irade yok sayılarak ilerletilemez” denildi.
Hak İnisiyatifi Derneği, farklı toplumsal kesimlerden katılımcıların bir araya geldiği 3. Kürt Forumu’nu 15-16 Şubat’ta Diyarbakır’da gerçekleştirdi.
Kürt sorununun çözümüne dair tartışmaların yapıldığı forumda, PKK lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere atıf yapıldı ve “demokratik, şeffaf, kapsayıcı bir diyalog ortamının yaratılması” gerektiğine vurgu yapıldı.
Kürt sorununun farklı başlıklarda ele alındığı forumunun sonuç bildirgesinde ise öneriler sunuldu.
Bildirgede şu noktalara dikkat çekildi:
“Süreç net bir çerçeveye oturtulmuş değil”
“Kürt halkı, yüzyıla yakın bir süredir yok sayılması nedeniyle ağır acılar yaşadı ve büyük bedeller ödedi.
Kürt meselesinin ‘çözülmesi’, yalnızca farklı coğrafyalarda yaşayan ve milyonlarca fertten oluşan Kürt halkının doğal haklarına kavuşması anlamına gelmeyecek, Türkiye’nin ve bölgenin demokratikleşmesi açısından da ciddi bir moment oluşturacaktır.
Öte yandan, mevcut gelişmelerin uluslararası siyaset bağlamındaki yeni reel-politik koşulların bir dayatması niteliğinde olduğunu vurguluyoruz. Bugün yürütülen süreç, bir silahsızlanma unsurunu içerse de net bir çerçeveye sahip değildir.
“Bir yandan müzakere diğer taraftan kayyımlar…”
İsmi konmamış, yöntemi tanımlanmamış, muhatapları belirsiz bırakılmıştır. Bir yanda çözüm için müzakereler yapılırken, diğer yanda gözaltılar, tutuklamalar ve kayyım uygulamaları devam etmektedir.
Bu tür uygulamalar, barışa giden yolu açmak yerine, sürecin güvenilirliğini halklar nezdinde sarsmakta, toplumsal barış umutlarını zayıflatmaktadır.
Süreç, geniş toplumsal kesimlerin katılımıyla değil, çatışmanın tarafları arasındaki dar bir mutabakat arayışı çerçevesinde ilerlemektedir. Oysa, geçmiş deneyimler göstermektedir ki, toplumsal desteğe dayanmayan hiçbir girişim kalıcı ve sürdürülebilir olamaz.
“Kalıcı barış için toplumsal mutabakat gerekiyor”
Önümüzdeki uzun yılları şekillendirme imkanına sahip tarihi bir eşikteyiz. Çözüm ve barış süreci, belirsizliklerle yürütülemez; toplumsal irade yok sayılarak ilerletilemez. Kürt meselesini sonlandırmak için çatışan taraflar arasında ulaşılacak bir anlaşma gerekli olsa da yetersizdir.
Toplumsal bir barış ikliminin hayata geçirilebilmesi için, kamuoyunun önünde şeffaf biçimde yürütülen ve ilgili tüm siyasi ve sivil aktörlerin özgürce katılım sağlayabileceği bir toplumsal mutabakatın tesisi gerekmektedir. Kalıcı ve gerçek bir barışın toplumsal katılım, temel hak ve özgürlükler ve demokrasiyle mümkün olduğunu vurguluyoruz.”
Öneriler
1. Süreç, tüm toplumsal kesimlerin takip edebileceği ve dahil olabileceği bir şekilde yürütülmeli, kapalı kapılar ardında yürütülen bir pazarlık olmaktan çıkartılmalıdır. Sürecin aşamaları toplumun her kesimine anlatılmalı ve geniş bir toplumsal mutabakata dayandırılmalıdır. Sürecin toplumsallaşması için ülkenin doğusunda olduğu gibi batısında da güçlü bir farkındalık yaratılmalıdır.
2. Türkiye’de sivil toplumun yıllar içinde geliştirdiği deneyim ve birikim görmezden gelinmemeli, sivil toplum kuruluşlarının bağımsız ve özgür bir şekilde sürece katkı sunmaları önündeki her türlü engel kaldırılmalıdır.
3. Bahsi geçen toplumsal katılımın sağlanabilmesi ve yaşanan sürecin toplum tarafından özgür bir şekilde tartışılması, eleştirilmesi, ve değerlendirilmesi için gerekli güvenceler temin edilmelidir. Bu süreçteki en çarpıcı fikir ve kanaat açıklamalarının dahi ilerleyen günlerde bir suç konusu olarak kabul edilmemesi için ilgili düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
4. Yerel yönetimlere hukuk dışı müdahaleler son bulmalıdır. Kayyum uygulamaları, demokratik temsiliyet ilkesini zedelemekte, toplumda derin bir güvensizlik yaratmaktadır. Seçilmiş yöneticilere uygulanan idari yaptırımlar, hukuk çerçevesinde yeniden ele alınmalıdır. Kayyum atanan belediyeler, halk tarafından seçilmiş belediye meclislerine iade edilmelidir.
5. Anadilde eğitim hakkının sağlanması tartışmasız bir gerekliliktir. Bu temel hak, hiçbir pazarlığın konusu yapılmadan anayasal olarak tanınmalı ve hızla hayata geçirilmelidir. Yürütülen süreç sonucunda özellikle bireysel ve/veya kolektif temel hak ve özgürlüklerle ilgili mutabık kalınan hususların yasal ve anayasal güvenceye kavuşturulması büyük önem taşımaktadır.
6. Silah ve şiddetin siyasetin bir aracı olmaktan çıkması hayati önemdedir. Tüm taraflar, şiddet ve çatışma yöntemlerini kesin bir şekilde geride bırakarak bölgesel barışı bozacak hamlelerden kaçınmalı ve sivil siyaset alanında ilerleme konusunda kararlı bir duruş sergilemelidir.
7. İslami kimliği benimseyen özgür ve bağımsız toplumsal kesimlerin bu süreçte inançlarından kaynaklanan özel bir sorumluluğu vardır. Bu kesimler mevcut sürecin toplumsallaştırılmasında ve tüm olası sorunlara rağmen istikrarla sürdürülmesinde baskı unsuru olarak inisiyatif almalı ve adil şahitlik görevini yerine getirmelidir.
Kaynak: Bianet
Yorumlar kapalı.