Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanlığınca yayımlanan “2023 İnsan Hakları Raporu’nda yer alan Türkiye’ye yönelik tespitler ilişkin, “ABD’nin insan hakları konusunda kendi siciline odaklanması ve terör örgütleriyle kurduğu ortaklıklar ile insan hakları konusunda izlediği çifte standartlı politikayı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz” açıklamasında bulundu.
ABD Dışişleri Bakanlığı 200’e yakın ülkenin 2023 yılı insan hakları raporunu yayımladı.
Raporda Türkiye’ye de geniş yer verildi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise yazılı bir açıklama ile rapora tepki gösterdi.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “‘2023 İnsan Hakları Raporu’nda, geçmiş yıllarda olduğu gibi, Türkiye’ye yönelik asılsız iddialara, gerçek dışı bilgilere ve ön yargılı yorumlara yer verildiği” kaydedildi.
Raporun “kaynağı belirsiz iddialar ile terör örgütleriyle iltisaklı çevrelerin söylemleri temelinde hazırlandığı” ifade edilerek, “Ülkemiz, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlılığını, karşı karşıya bulunduğu çok yönlü ve ağır terör tehditlerine rağmen kararlılıkla sürdürmektedir” denildi.
Raporda “Gazze’de devam eden ve yalnızca Filistin halkının asli haklarına değil aynı zamanda tüm insanlığın ortak değerlerine büyük bir darbe vuran insanlık dışı saldırılara layıkıyla yer verilmemesinin” büyük endişeyle karşılandığı kaydedilen açıklamada, “Bu durum, söz konusu raporun tarafsızlık ve objektiflikten uzak bir şekilde, siyasi saiklerle hazırlandığını açıkça göstermektedir” değerlendirmesi yapıldı.
Ankara’nın yaptığı yazılı açıklamada, “ABD’nin insan hakları konusunda kendi siciline odaklanması ve terör örgütleriyle kurduğu ortaklıklar ile insan hakları konusunda izlediği çifte standartlı politikayı sonlandırması çağrımızı yineliyoruz” ifadesine yer verdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın raporu
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 33 Nisan’da yayımlanan “2023 İnsan Hakları Raporu’nda yayımlanan raporda özetle, “Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesinde toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüklerine getirilen kısıtlamalar, yıl içinde Türkiye’deki insan hakları durumunu olumsuz etkileyen önemli bir gelişme olmuştur” ifadesine yer verildi.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcilerinin, seçmenlerin “özgürce oy kullanma haklarını ifade edebildiklerini” bildirdiği, ancak “medyanın önyargısı ve toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlükleri üzerindeki kısıtlamaların eşitsiz bir alan yaratarak iktidar için haksız bir avantaja katkıda bulunduğuna dair endişelerini” dile getirdikleri belirtildi.
İnsan hakları
Demokrasi, İnsan Hakları ve Emek Bürosu tarafından hazırlanan raporda, önemli insan hakları sorunları arasında şu başlıklara dikkat çekildi:
Zorla kaybetme; işkence; keyfi tutuklama veya gözaltı; yargının bağımsızlığı ile ilgili ciddi sorunlar; siyasi mahkumlar veya tutuklular; gazetecilere yönelik şiddet ve tehditler, gazetecilerin haksız yere tutuklanması veya yargılanması, sansür, ifade ve medya özgürlüğüne yönelik ciddi kısıtlamalar; internet özgürlüğüne yönelik ciddi kısıtlamalar; STK’ları kısıtlayıcı yasalar dahil barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ciddi müdahaleler; mültecilerin kötü muameleye tabi tutulma riski olan bir ülkeye geri gönderilmesi; kadın cinayetleri ve LGBTİ bireyler dahil kapsamlı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet; mülteciler ve Kürt azınlıklar gibi ulusal veya etnik gruplara yönelik şiddet tehdidi içeren suçlar.
Raporda, hükümetin insan hakları ihlallerine karışmış bazı görevlilerin tespiti ve cezalandırılması için sınırlı adımlar attığı belirtilirken, terörle mücadele operasyonlarıyla bağlantılı sivil ölümlerine ilişkin olarak personelin soruşturulmasına yönelik çabalara dair bilgi vermediği vurgulandı.
Siyasi tutulular
Siyasi tutuklulara ilişkin olarak TİP’ten Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’la ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin aldığı “seçme ve seçilme hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine ve cezaevinden tahliye edilmesi gerektiğine dair kararına rağmen cezaevinde tutulmaya devam ettiği hatırlatıldı.
“Adil ve açık yargılanma hakkının ihlali” başlıklı bölümde de “Yasa bağımsız bir yargı öngörmekle birlikte, yargı özellikle yürütme organının etkisine maruz kalmaya devam etmiştir” ifadesi yer alıyor ve iş insanı Osman Kavala ile ilgili dava örnek veriliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki iki ayrı kararına rağmen hapiste tutulmaya devam ettiği belirtiliyor.
“Sınır ötesi baskılar” başlığında, Gülen cemaatine mensup şüphelilerin başka ülkelerde öldürülme, kaçırılma veya farklı şiddet biçimlerine maruz kaldıkları iddia ediliyor.
Bunlara ek olarak PKK üyesi olduğundan şüphelenilenlerin de “işkence ve insanlık dışı kötü muamele” görme olasılığının arttığı ifade ediliyor.
Seçimler ve siyasi katılım
“Seçimler ve siyasi katılım” başlığı altında ise İstanbul’da CHP’den Ekrem İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu hakkında açılan davalara ve insan hakları örgütlerinin bu davaların siyasi saiklerle açıldığı değerlendirmelerine yer veriliyor.
Ayrıca Kürt illerine kayyum atanması ve eski HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’ın cezaevinde tutulmasından söz ediliyor.
Yorumlar kapalı.