Her büyük yazar kendi döneminin toplumsal ve psikolojik sorunlarını yazdığını bildiği kadar geçmişteki ve gelecekteki dönemleri de yazdığının bilincindedir. Bu bilinç büyük Rus yazarı Anton Çehov için de geçerlidir. Yazarın karakterleri salt kendi zamanında yaşamış değil; bu karakterler, insanı tam bir temsil anlamında geçmiş zamanlarda vardı, 21. Yüzyıl ve ötesinde de var olacaklar.
Çehov’un zaman içerisinde eserleriyle ulaştığı evrensellik, O’nun hangi ulustan geldiği ve hangi ülkenin vatandaşı olduğu gibi soruları önemsiz kılar. Her toplum O’nu ‘’ İşte bizden biri ‘’ diye sahiplenebilir. Çehov’un öykülerindeki karakterler için de bunu söyleyebiliriz. Öyküleri okurken çoğu karaktere yabancılık hissetmeyiz. Bu karakterlerde çevremizdeki herhangi birinin örneğini görürüz.
Birçok yazar gibi Anton Çehov da birçok öyküsüne kişisel hayatını sindirmiştir. ‘’ Hayatım ‘’ ile ‘’ Bir Hekimin Yaşadıkları ‘’ gibi öykülerde kişisel özellikler yankılanır. A. Çehov bir doktordur, onun doktor olması sosyal hayata olabildiğince yakın temasa geçmesini sağlayarak insanları tanımasına vesile olmuştur. Çehov’un özellikle doğaya olan tutkusunun izlerini öykülerinde görebiliyoruz. Şu da var ki; yazar kadınları da güzel resmetmiştir. Çehov bir mektubunda yazdığı gibi: ‘’ Kadınları tasvir ederken gömleğinizin düğmelerini çözmelisiniz… ‘’
Yazarın eserlerinde kendi coşkularının sesini duyabiliyoruz. Ancak Anton Çehov yarattığı karakterlerin dünyasına girmez, onlara ayna tutar. A. Çehov bu konuda yeni bir yaklaşım içindedir. Çehov kişilerinin tasvirlerini, durumlarını, heyecanlarını, acılarını birkaç kelime ile sezdiriverir. Yazar öykülerinde kendi dünyasını da sezgilerle bize fark ettirir.
Çehov’u karamsar veya iyimser diye nitelendirmek de yanlıştır. Tıpkı öykülerini komik veya trajik olarak nitelendirmemiz gibi. Bana kalırsa, Çehov her yerde ve her zaman bir beyefendiydi. Olaylara ve insanlara karşı olması gereken veya gerektiği gibi bir tutum sergilemiştir. Yazarı bir kategoriye atfetmek doğru bir yaklaşım değildir. Ona göre sanatçının görevi sorunları çözmek değil, onları gösterebilmektir. Anton Çehov’un duyarlı bir sanatçı olduğunu biliyoruz. O bir aktivist, bir hümanistti. Bu yönleriyle adli tutsakların durumunu gözler önüne sermek için Sahalin Adası’na gitmiştir, Dreyfus olayında Zola’yı desteklemek için Fransa’yı ziyaret etmiştir.
Sanatçı, her türlü adaletsizliğe, kabalığa, dalkavukluğa, hiyerarşiye, ikiyüzlülüğe karşıydı. ‘’ Şişman ile Zayıf ’’, “ Memurun Ölümü ”, “ Madalya ”, “ Bukalemun ” vb. gibi öykülerinde bu sosyal sorunları işlemiştir.
Çehov çok büyük, geniş bir deryadır. İnsan psikolojisinin bütün çelişkilerini su üstüne çıkarmış, ayrıca ütopik sayılabilecek bir inançla geleceği düşünmüştür. Öykü dili de benzersiz bir biçimde güzel bir örgü benzeri girift olduğu gibi su gibi de berraktır.
Anton Çehov’un karakterleri için bir parantez açmalıyım: Çehov’un karakterleri Shakespeare, Balzac, Dostoyevski, Tolstoy’un karakterleri gibi edebiyat kahramanı kimliği taşımazlar, hatta onun karakterleri öykü kahramanları bile sayılmazlar, özcesi meşhur değiller; hiçbir karakterinin adını hatırlamayız, bilmeyiz; sadece öykülerinin adını anımsarız, söyleriz. Çehov yine de Shakespeare, Balzac gibi karakter yaratmak anlamında üretken bir sanatçıydı.
Anton Çehov’un öykülerini bu öykü komik, şu öykü trajik diye ayırmak olası görünmüyor. A. Çehov’un öykülerine dram olarak bakmak daha doğru olur. Evet, Çehov yazarlığının başında mizaha yönelmiştir. ‘’Akılı Kapıcı ‘’, ‘’ Atla İlgili Soyadı ‘’, ‘’ Sabotajcı ‘’ v.d. gibi. Ama diyebilir miyiz, bu tür öykülerinde dram eksiktir. ‘’ Berber Dükkanı ‘’ ile ‘’ Yaşlılık ‘’ gibi öyküler hem komik hem de trajik öğeler taşır. Hele ‘’Acı‘’ öyküsü bütünüyle bir dram başyapıtıdır.
Kısa öyküyü zirveye taşıyan Anton Çehov kişi, zaman, mekan, olayların tasvirini, hatta öyküyü bile kısa yazar. Her şey gerçekçi ve samimi biçimde açıktır. Yazar, tüm sorunları örtük anlattığı halde gerçek hayatın dışına çıkmamıştır. İç dünyalarla dış dünyayı, bireysel hayatla sosyal hayatı, özel bakışla genel bakışı anlatmıştır.
Çehov, öykülerinde olay ve durumlara derinlik veya ayrıntı çoğunlukla katmaz; onlar içinde kendini gösteren insan psikolojisi yazar için daha kıymetlidir. Buna rağmen öykülerdeki insan psikolojisi de kısaca betimlenir. Böylece çok şey söylemeyerek çok şey düşündürür ve okuyucuyu da bu sürece yaratıcı bir biçimde katar.
Herkes söyler: Anton Çehov bugüne kadar bu dünyada yaşamış en büyük kısa öykü yazarıdır. A. Çehov’un öyküleri tüm zamanlar için geçerli ve gerekli. Çehov titizlikle karakterlerini hem özgün hem de yaşayan kişiler haline getirmesini bilen büyük bir sanatçıydı. Onun yarattığı öyküler bir doküman veya bir antoloji gibi her zaman başvurulacak bir kaynaktır. Zaten edebiyatla ilgilenen veya edebiyatı seven herkes sanatın etkisi veyahut büyüsünü tadabilmek için onu okumalıdır.
Yorumlar kapalı.