Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır

Merhaba değerli okurlarımız; Kahve tadıyla, kokusuyla, kendine has sunumlarıyla günümüzde oldukça sık tüketilen bir içecek türüdür. Son çıkmış teknolojik kahve makinalarının yaptığı kahveleri de göz önünde bulundurursak kahve çeşitlerini sayarak bitiremeyiz. Siz kahvenin hangi çeşidini seversiniz?

Herkesin kendi damak tadına göre sevdiği bir çeşit kahvesi vardır muhakkak. Zevkler ve tatlar tartışılmaz diye ekleyip asıl konumuza gelmek istiyorum. Aslında tuzlu kahvenin anlamına değinmek istiyordum ama onu belki önümüzdeki haftalar yazarım.
Bu hafta Türk kahvesine yüklenen ”hatır” kısmına değinmek istiyorum.
Birlikte her içtiğimiz kahveye kırk yıl ‘hatır’ yükledik demekle 40 yıl ‘hatır’ yüklenmiyor.
Düşünsenize, içtiğin kahve sayısı kadar birikmiş hatırları tövbe estağfurullah. Ben toplaya bildiğim kadarı ile topladım, matematiğimin yetmediği yere varınca asıl anlamını araştırmaya karar verdim.
”Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” ata sözünün günümüze nerden geldiğini ve anlamını sizin için araştırıp buldum. Gelin hep birlikte bir göz gezdirelim.
İstanbul’un yemiş iskelesinde kahve yapan ve satan Üsküdarlı bir kahveci varmış. Her telden insan kahvecinin sohbetini dinlemeye, iki çift nasihatini almaya, derdini paylaşmaya gelirmiş.
Günlerden bir gün bu kahvehaneye iri yarı bir yeniçeri gelir, kahveciye herkese kendinden kahve ikram etmesini fakat içeride yalnız başına oturan Rum gemi kaptanına vermemesini söylemiş. Kahveci de herkese yeniçerinin kahvesini ikram ettikten sonra iki kahve yapar ve Rum kaptanın yanına oturur. “Biz de seninle içelim” der.
Yeniçeri hiddetle “Ben sana o kâfire vermeyeceksin demedim mi?” diye çıkışınca, kahveci de “bu senin değil benim ikramım” diyerek cevap vermiş. Daha sonra Rum kaptanla kahve eşliğinde uzun uzun sohbet etmiş.

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır
Aradan 40 yıl kadar zaman geçer. Sisam Adası`nda büyük bir isyan çıkar. Rumlar isyan etmiştir. O zamanın Üsküdarlı kahvecisi de Yeniçeri ocağında kayıtlı asker olduğu için adaya sevk edilmiş ve esir düşmüştür. Rumlar ele geçirdikleri Türk esirleri bir meydanda müzayede satıyorlarmış.
Sıra kahveciye gelince, kahveci birazda korkuyla kendisini alacak Rum’u beklemeye başlamış. Müzayede başlamış, birkaç kişi bu yaşlı askerin işlerine yaramayacağını düşünerek teklif bile vermemişken, tepeden tırnağa silahlı bir Rum gelir. “Beş kuruş!” diye bağırır. Oradaki tüm esirleri satın alınacak bir miktarın böyle yaşlı bir asker için söylenmesine herkes şaşırır. Daha yüksek veren olmayınca da esiri alır şehirden çıkarır.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardırIssız bir yere geldiklerinde o silahlı Rum, “Korkma! Sen beni tanımadın ama ben seni tanıdım. Hani bir yeniçeri bana hakaret ettiği zaman sen onu dinlemeyip bana kahve ikram eden Yemiş iskelesindeki kahveci değil misin?” der. Yaşlı kahveci dikkatli bakınca Rum’u hatırlar. Kucaklaşırlar. Rum 40 yıl önceki kahve ikramını unutmamıştır.
İşte anlatılana göre ”bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardı sözü buradan gelmektedir
Vefalı insan, kendisine yapılan iyilikleri unutmaz, unutmamalıdır. Yapılan iyilik acı bir kahve olsa dahi kırk yıl hatırı kalır ve kıymeti bilinir.
Bir tane sanat müziği eseri vardır ki, “bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı, ömrümü sana verdim dönüp baksan ne vardı” diye devam eden. Bir kahve kadar olamadım serzenişi mevcuttur şarkıda. Bunu da eklemeden bitiremedim.

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Batman Burada ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!