DSG komutanlarından Mahmud Habib, DSG’nin kendi yapısı ile Suriye Savunma Bakanlığı çatısı altında olması gerektiğini belirterek, “Çünkü Suriye ordusu bu geniş bölgeleri koruyacak yeterli askeri güce sahip değil” dedi.
Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ve Rojava Özerk Yönetimi yetkilileri geçtiğimiz Pazartesi günü Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin katılımı ile üçlü bir toplantı gerçekleştirmişti.
Toplantıda DSG’nin Özerk Yönetim’in güvenlik kurumları ile birlikte Suriye ordusunun yapısına entegre edilmesi, Suriye devlet kurumlarının Rojava’da yeniden faaliyete başlaması, Suriyeli olmayan yabancı savaşçıların DSG saflarından çekilmesi gibi konularda kararlar alınmıştı.
Rûdaw TV’de Dilbixwin Dara’nın sunduğu bültene Rakka’dan konuk olan DSG bünyesindeki Şimal Demokratik Tugayı Komutanı sözcüsü Mahmud Habib, üçlü toplantıda alınan kararlar hakkında açıklamalarda bulundu.
Sözcü Habib, “Bu toplantı, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, DSG ve bu bölgedeki güvenlik güçleri olarak, Suriye’nin askeri ve güvenlik güçleriyle birleşmeyi kabul ettiğimizi ortaya koydu” dedi.
“DSG’nin Suriye ordusunun veya devletin güvenlik kurumlarının bir parçası olmak istemediği yönündeki söylentilere son vermek” amacıyla böyle bir karar alındığını kaydeden Habib, “Bu toplantının özellikle bu konuyu netleştirmesi gerekiyordu. Açıkça belirtmeliyiz ki biz, gelecekteki Suriye ordusunun ve güvenlik teşkilatlarının bir parçası olmak istiyoruz. Suriye’nin normale dönmesine katkı sunmak, ülkeyi savunmak, terör ve aşırılıkla mücadele etmek, güvenliği ve istikrarı sağlamak istiyoruz” diye ekledi.
Bu gelişmelerin, Mazlum Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara arasında Şam’da gerçekleştirilen ve iki saat süren toplantının ardından yaşandığını anımsatan Habib, toplantıda birçok konunun ele alındığını ancak iki temel maddenin ilerleyen görüşmelere bırakıldığını ifade etti.
“DSG’nin lağvedilmesi büyük bir güvenlik boşluğu yaratır”
Habib, tartışılan konulardan birinin DSG’nin feshedilmesi olduğunu ancak bunun Rojava ve Kuzeydoğu Suriye bölgesi ile genel olarak Suriye için faydalı olmayacağını vurguladı.
Habib, “Şu anda bu güçlerin on binlerce mensubu IŞİD’e karşı bölgeyi koruyor, sınırları güvence altına alıyor ve şehirleri savunuyor. Eğer DSG lağvedilirse, bölgede çok büyük bir güvenlik boşluğu oluşur ve mevcut askeri yönetim bunu dolduramaz. Bu nedenle, güçlerin feshedilmesi mantıklı ve faydalı bir seçenek değil” ifadelerini kullandı.
Bu yüzden, DSG’nin Suriye Savunma Bakanlığı’na dahil edilmesinin en pratik ve gerçekçi çözüm olduğunu dile getiren Habib, “Güney Suriye’de yakın zamanda Dera ve Süveyda’daki savaşçıların orduya katılımıyla oluşturulan tugaylar bu sürecin bir örneğidir ve Doğu Fırat’ta da uygulanmalıdır” dedi.
Habib, DSG’nin Suriye ordusunun bir parçası haline gelmesini istediklerini ancak mevcut güvenlik ve savunma görevlerini sürdürmeleri gerektiğini belirtti.
Mahmud Habib, “Şam yönetiminin de buna karşı çıkacağını sanmıyorum” ifadelerini kullandı.
DSG’li komutan en önemli konunun, bu güçlerin Savunma Bakanlığı’na entegrasyonu için genel bir çerçevenin belirlenmesi ve bu konuda anlaşmaya varılması olduğunu, ancak bu sürecin hala müzakere aşamasında olduğunu söyledi.
“YPJ deneyimi önemli ve öncü bir model”
Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) hakkında konuşan Habib, “Suriye ordusunda kadınlar 70 yıldır yer alıyor. Genellikle idari görevlerde bulunuyorlardı ve bazı durumlarda muharebe görevleri de üstleniyorlardı” dedi.
Ancak Habib, Suriye ordusunun YPJ gibi önemli ve öncü bir deneyime sahip olması gerektiğini belirtti.
“Dolayısıyla bu güçlerin varlığında bir sakınca yok” diyen Habib, DSG’nin en kritik ve tehlikeli görevlerinin şu anda Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresindeki çatışmalar olduğunu dile getirdi.
Habib, Mazlum Abdi’nin, “Günlük süren çatışmalar devam ettiği sürece herhangi bir karar alamayız veya harekete geçemeyiz” dediğini aktardı.
Ayrıca, eğer Şam yönetimi gerçekten Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nu (SMO) kendi bünyesine kattıysa, bu silahlı gruplara çatışmaları durdurma emri vermesi gerektiğini ve bunun, diğer oluşumlarla da anlaşmaya giden yolu açacağını belirtti.
“Egemen bir kararla iç çatışmalar durdurulmalı”
Habib, Suriye’nin iç çatışmaları sona erdirmeye ve krizleri sıfırlamaya yönelik egemen bir karara ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, bunun ardından her konunun müzakere edilebileceğini söyledi.
“Şu anda Suriye topraklarının dörtte birini kontrol ediyoruz ve büyük zorluklarla karşı karşıyayız” diyen Habib, “Bunlar arasında IŞİD tehdidi, komşu bir ülkenin dış müdahaleleri ve bölgede yaşayan 6 milyondan fazla insanın güvenliği gibi meseleler var. Bu nedenle, binlerce askeri ve güvenlik gücüne ihtiyaç duyulmaktadır” dedi.
Habib, eğer Şam yönetimi uzun vadeli ve sürdürülebilir bir güvenlik politikası izliyorsa, DSG’yi Suriyeli bir güç olarak görmesi gerektiğini ifade ederek, “Bu güçler, Araplar, Kürtler ve Türkmenler gibi farklı Suriyeli bileşenlerden oluşuyor” dedi.
DSG’nin görevlerini yerine getirebileceğini ve Savunma Bakanlığı çatısı altında çalışması gerektiğini belirten Habib, “Şu anda bunun alternatifi yok çünkü Suriye ordusu bu geniş bölgeleri koruyacak yeterli askeri güce sahip değil” diye ekledi.
Habib, DSG’ye resmi bir statü verilmesinin, onun görevlerini daha etkili bir şekilde yerine getirmesine olanak sağlayacağını ve Suriye’nin diğer bölgelerinde de istikrarı destekleyebileceğini vurguladı.
“DSG iyi eğitimli bir güçtür”
Habib, DSG’nin uluslararası koalisyon tarafından eğitildiğini ve terörle mücadele, şehir savaşları ve gizli hücrelerle başa çıkma konularında büyük deneyime sahip olduğunu belirtti.
DSG’li Arap komutan, “Yeni şekillenecek Suriye ordusu, bu deneyimden faydalanabilir” dedi.
Yabancı savaşçıların durumu
Ayrıca, Suriye’de Suriyeli olmayan bazı isimlerin önemli askeri ve istihbarat pozisyonlarına getirildiğini hatırlatan Habib, “Eğer ulusal bir kriter uygulanacaksa, bu herkes için geçerli olmalıdır” dedi.
PKK’lileri kast ederek Fırat’ın Doğusu’na gelen savaşçıların kişisel çıkarlar veya herhangi bir grupla rekabet etmek için gelmediğini ifade eden Habib, “Bu savaşçılar, bölgeyi IŞİD’den kurtarmaya yardımcı oldular ve Kobani savaşında büyük rol oynadılar. Kobani düşseydi, IŞİD Halep’e kadar ilerleyebilir ve Suriye’nin büyük bir bölümünü ele geçirebilirdi” dedi.
Habib, bölgede bulunan savaşçılardan ayrılmak isteyenlerin ayrılacağını, kimden ayrılması istenirse onun da ayrılacağını, ancak Suriyeli olanların ülkelerinde kalacağını belirtti.
Mahmud Habib, Suriye’de geçmişte birçok Kürdün resmi belgelerden mahrum bırakıldığını hatırlatarak, “Bunlar yabancı değil, Suriyelidirler ancak önceki politikalar nedeniyle haklarını kaybettiler. Bu nedenle, kendilerine tam vatandaşlık hakları sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Toplantının Suriye içinde gerginliği azaltmayı ve bazı kesimlerin körüklemek istediği gerilimleri önlemeyi amaçladığını belirten Habib, Şam yönetimi ile Mazlum Abdi arasındaki işbirliğinin yeni olmadığını, bu ilişkinin rejimin çöküşünün ilk haftalarına kadar uzandığını söyledi.
“Şara’nın ziyaretleri Suriyelileri rahatlatmayı amaçlıyor”
Ahmed Şara’nın Suriye’nin çeşitli vilayetlerinde halkı yeni döneme hazırlamak ve kaygıları gidermek için ziyaretlerde bulunduğunu ifade eden Habib, Rojava ve Kuzeydoğu Suriye’de de memnuniyetle karşılandığını belirtti.
“Suriye tektir ve Şam hükümeti tüm halkları temsil etmelidir” diyen Habib, Ulusal Diyalog Komitesi’ni Fırat’ın Doğusu’nu ziyaret etmeye ve halkın geleceğe dair görüşlerini dinlemeye çağırdı.
Yorumlar kapalı.