“Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, cehaletin bedelini hesaplayın.” der Sokrates.
Sokaklarımız neden güvensiz!
Neden yok yere her gün gençlerimiz ölüyor!
Neden tahammülsüz bir toplum olduk…
Neden üretmeden tüketen bir toplum olduk!
Buna benzer binlerce sorunun cevabı yeterince eğitime kaynak ve zaman ayırmamaktan kaynaklanıyor.
Devletler; eğitim yerine sürekli olarak savaşa bütçe ayırmakta buna paralel olarak insanların da alkol, sigara ve uyuşturucuya ayırdıkları parayla milyonlarca çocuk tam bir eğitim görebilir.
Yeni evlenen bir çift; düğün masrafı için en az 500. 000 lira ayırırken eğitim için 100 lira harcarken nerdeyse çocukla, öğretmenle kavga edecekler… Bu mantık değişmedikçe ilerlemek zor çok zor…
Bir tek örnek vermek gerekirse, 1998’de Orta ve Güney Afrika’da fert başına eğitim harcaması 32 dolar iken, gelişmiş ülkelerde 1211 dolar olmuştur!..
Bütün dünyada temel eğitimin herkese sağlanması için 6 milyar dolar gerekmekte ve bütün uluslararası kuruluşlara rağmen bu sağlanamamaktadır. Bu gerçeklerin ışığında, önümüzdeki 20 yılda, gelişmiş – gelişmekte olan ülkeler arasında eğitim makasının daha da açılacağını söylemek hiç de yanıltıcı olmayacaktır…
Gelişmiş ülkeler , özellikle Avrupa ülkeleri silaha ve eğlenceye yatırdıkları parayla dünyanın tüm çocuklarını okutabilirler…
Eğitim doğumdan ölüme kadar süren, aileden başlayarak okul ve sonrasında kültürel, sosyal boyutlarıyla tüm yaşamımızda birlikte olduğumuz bir kavramdır. Kısaca “Eğitim yaşamın ta kendisidir” de diyebiliriz. Kişinin gelişmesi, tecrübe sahibi olması ya da tekamül etmesi gibi olgular eğitimin amacıdır. Daha da açarsak, düşünce ve davranış şekillerini değiştiren, geliştiren bir süreçtir. İnsanı daha iyiye, daha güzele, daha yararlıya ulaştıran bir yaşama sanatıdır eğitim…
Gençlerimiz ve çocuklarımız bu kadar kolay yaşama şansına sahip olmalarının sonucunda da, bol tüketmek, çabuk ve çok para kazanmak, borsa ve bahis oyunlarında ustalaşmayı zorlamak gibi, bize göre “Ter dökmeden” kurnazca arayışlar içindeler. İşte bu gerçeklerin ışığında eğitim sistemleri yeniden planlanmalı ve programlanmalıdır. Bunu bütün dünya ülkeleri için düşünmek zorundayız.
Yukarıda belirttiğim şartları göz önüne aldığımızda, eğitimin artık ne kadar zorlaştığını açıkça görüyoruz. Devamlı değişen dünya değerleri, global ekonomi, çok hızla gelişen iletişim sistemleri yalnızca milli değil, global anlamda da gençlerin eğitilmesi gereğini zorluyor. Yalnız, yeni eğitimin gerçekleşebilmesi için sadece ilkeler değil, ekonomik koşulların da sisteme uygulanması çok önemli bir şart olarak önümüzde duruyor.
İnsan insandan uzaklaşıyor. Yabancılaşıyor. Doğaldır ki, günün yedi ya da sekiz saatini bilgisayarın başında, cep telefonunda geçiren bir insan, zaman içinde başka insanlarla bire bir ilişki kurmakta zorlanmaya başlayacaktır. Başkalarını anlayamayacak, sevemeyecektir. Oysaki ruhumuz ve beynimiz ancak başkaları ile dinlenir, huzur bulur. “İnsan insanın pasını alır,” sözünün doğruluğu gibi…
İnsanın insandan kaçışı büyük bir tehlikedir. Şimdilik herkes, bu tehlikenin farkında değilmiş gibi davranıyor. Fakat yakın bir gelecekte bütün dünya insanları az ya da çok bundan etkileneceklerdir. İşte bu nedenledir ki, insancıl amaç ile tüm insanların ve doğanın yararına yeni bilgileri ve donanımları kullanan yeni eğitim sistemi şarttır.
Geleceğimizin yazgısı, günümüz çocuklarının akıl, gönül ve çalışma kapasitelerinde gizlidir. Sorgulayan, düşünen, evrensel kişiliğe kavuşmuş, kavrama gücü, eğitim ve öğretim düzeyi geleceğimize yönelik gelişmiş çocuklarımızın artan oranı doğrultusunda, iyi ve güzel bir dünya bizleri bekleyecektir…