Herkesin şu hayatta kendine has bir felsefesi olmalı. Kendine has bir yaşam biçimi, düşünce tarzı, kendine has bir giyimi, konuşma stili, yürüyüşü kısaca herkesin kendine has bir rengi olmalı. Bireyler sürü psikolojisi doğrultusunda hızla globalleşen hayat içinde kendi öz benliğini, kişisel kimliğini var olan mevcut düzen içerisinde kaybetmemeye özen göstermelidir. Akrep ve yelkovanın hızla yarıştığı bu hayata bir daha geri dönme şansımız olmayacak. Bizler hızla ilerleyen hayat treninin gerçek ev sahipleriyiz. Kaçırılan trenin son yolcuları olarak sizin kendinizi nasıl mutlu hissettiğiniz her şeyden daha önemlidir. Çünkü bir daha biz denen kavram olmayacak.
Bizlere bahşedilen ve asıl oyuncuları “biz”ler olan yaşantımıza ne kadar da çok insan, yedek oyuncu olarak girmeye çalışıyor. Söz konusu kendi hayatları olunca, bir kalemde “her şeye maydanoz olmayın, benim hayatım benim yaşantım, ben anneyim ya da ben babayım, ben patronum” vb. sözler ile karşılaştığımız çok oluyor.
Ya başkasının hayatı olunca….
Neden dışarıdan baskı ve yönlendirmeler durmaksızın devam ediyor. Yoksa bu sorunların ana temelinde bireyler arası empati eksikliği mi? Yoksa hakimiyet kurma mı? Ya da koruyuculuk içgüdüsünün ağır basması mı? yatıyor.
Bu konu üzerinden birçok soru ve sorunun uzun uzadıya tartışılması elbette ki kaçınılmaz olacaktır. Her şeyi kısa bir süreliğine rafa kaldıralım ve kendimize odaklanmaya çalışalım. Bizler gerçekten var olan mevcut düzenin birer parçası mıyız? Yoksa kendini bulmaya çalışan yalnızca bir metal yığını mıyız?
Medyanın gelişimi ile tek tipleşmeye başlayan insanların; zevk kavramları da ortak hal almaya başladı. Tek tip insan profillerini görmeye alışmaya başladık.
Mesela,
Bu yıl turuncu renginin reyonlarda hakim olması bizlerin de turuncu giyinmek zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Yeni bir müzik tarzının ortaya çıkışı herkeste farklı duygular yaratabilir. “Her birey bir dünyadır” görüşünden yola çıkarak farklı yaşam tarzları ve farklı yapılara sahip olduğumuz yadsınamayacak bir gerçektir. “Z” kuşağına mensup olduğu halde “Y” kuşağının müzik tarzı ilginizi çekiyor olabilir bu durum sizleri yaşlı ya da geri kafalı yapmaz bu sizin renginizi, farklılığınızı ortaya koyar.
Geçmişten bu yana kalıplaşmış bir söz vardır: “Doğduğun yer-ev kaderindir” düşüncesinin kültürel, yerel kimlik bazında doğru ve bir o kadar da yanlış tarafları bulunmaktadır. Kenar mahalle kavramı ile tabir edilen bir mahallede doğmuş ya da eğitim seviyesi düşük bir ailede dünyaya gelmiş olabiliriz. Aile yapımızın kalıplaşmış, bizlere ters gelen düşünce yapılarını değiştirme noktasında zorluk çekmiş ya da çekiyor olabiliriz. Böyle bir durumda karşı tarafı değiştirmeyi bırakarak kendimizi olumlu yönde değiştirmeye başlamamız zamanla yakın çevremiz üzerinde de olumlu etkiler bırakacaktır.
Yorumlar kapalı.