Güven duygusu belki de hayatımızdaki en önemli duygulardan biridir. Hayatımızın, olağan akışında ve sağlıklı geçirilebilmesi için her alanda güven duymak, güven içinde olmak insanı gerçek anlamda mutlu ve huzurlu kılar.
Bir insana veya kendinize tamamen güvendiğiniz zaman, gözünüz kapalı bir şekilde uçurumun kenarında bile olsanız bir cambaz edasıyla yürüyebilirsiniz orada..!
Peki güven duygusu nasıl oluşur ?
Temel güvene karşı güvensizlik dönemi olarak adlandırılan bebekliğin ilk yıllarında temelinin atıldığı ve birçok deneyim gibi güven duygusunun temellerinin de ailenin, özellikle annenin bebeğe yaklaşımından meydana geldiği bilinmektedir.
0-1 yaşlarındaki bebeklerin ebeveynleri tarafından dikkatli ve yeterli bir şekilde temel ihtiyaçlarının giderilmesi, bebeklerde sağlıklı bir güven duygusunun oluşmasında olmazsa olmazlardandır.
Bebeğin dünyanın güvenilir olduğuna inanması için yeterli miktarda ve zamanında besleniyor olması tuvalet ihtiyacının, temizliğinin sağlıklı ve yeterli düzeyde gideriliyor olması gerekmektedir. Bu anlamda ebeveynlerin bu konuda ciddi bir şekilde bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Tek tek bireyleri değiştiremediğimiz, eğitip donatamadığımız sürece toplumu düzeltmemiz, güvenli bir toplum inşa etmemiz olanaksız olacaktır.
Temel güven dönemini sağlıksız atlatan bireyler, maalesef dünyanın güvensiz bir yer olduğuna inanıyor ve sonrasında yaşadığı her duruma karşı güvensiz bağlanma gerçekleştiriyor. Bu durum bireylerin sonraki yıllarında da güvensizlik duygusu, obsesif/kompulsif kişilik bozuklukları, yalan söyleme gibi hayatını olumsuz etkileyecek durumlara davetiye çıkarabiliyor.
Güven duygusunu sadece çocuklardaki bir gelişim dönemi olarak değil de yetişkinlerden de yola çıkarak dikkatle incelememiz gerekmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda yetişkinlerde her 10 kişiden sadece 1 kişi insanlara güvendiğini dile getirmektedir.
Eşler, aile, arkadaşlar, iş ortamında oluşan güvensizliği verileri de dikkate alınarak incelediğimizde, bir çok güvensizliğin temelinde bebeklik döneminin sağlıksız geçirilmesi yatıyor diyebiliriz.
Toplum için ciddi riskler taşıyan bu durumu basitleştirerek “güven duygusu” deyip geçmeyelim lütfen, güven duygusu olmadan deneyimleyebileceğiniz tüm yaşantılar eksik, sağlıksız ve bireyi negatif yönde etkileyen bir deneyim olur.
Evlilikler, ortaklıklar, dostluklar, devlet yönetimleri bizi var eden bütün ilişkilerimizin tamamı bir güven duygusu üzerine inşa edilmekte ve bu şekilde sürdürülmektedir. Güven duygusu olmadan yaşamımızı güzel ve anlamlı kılmamız çok zor olacaktır. Bu anlamda daha bebeklik döneminde çocuklarımıza güven duygusunu aşılamamız, temel ihtiyaçlarını yeteri kadar karşılamamız (barınma/sevgi/beslenme/ tuvalet/güvenlik) ve dünyanın güvenli bir yer olduğu mesajını vermemiz gerekmektedir.
(Her ne kadar öyle olmasa bile..!)
Ne demiş Ahmet Kaya; yalandan da olsa söyle bu bana yetiyor..!
Bazen beynimizi pozitif mesajlarla kandırmamız gerekebiliyor, yoksa olumsuz çevresel faktörlerin bu kadar fazla olduğu bir dünya da, sağlıklı kalmamız çok zor olur..!
Bu kadar güven kırıcı, her anlamda olumsuz çevresel faktörlerin olduğu bir dünyada güvenilir bir insan olmak veya güvenilir bir insan bulmak çölde su bulmak gibidir.
Sarılın ve bırakmayın..!
Yorumlar kapalı.