Hayat, hem olumlu hem olumsuz etkiye sahiptir. Tıpkı insan gibi. İnsan, küçük bir davranış veya olaydan değişebiliyor, iyi veya kötü… Dünyada bin bir zorluk varken hayat çelişkisiz olur mu?
İşte mutluluktan kedere, kederden mutluluğa götüren, keyifli ve sıkıntılı bir hayat. Hayatın içinde neşeli havalar da var, acıklı havalar da. Aynı dinlediğimiz müzik parçaları gibi; bir yandan şen şakrak bir parça dinleriz, bir yandan da hüzünlü bir parça… Alıştığımız hayatta kaygılar, sevinçler, iç yaraları, gülümseyişler, umutlar, özlemler, hayal kırıklıkları sürgit yaşanmaktadır.
Sokrates der ki, ‘Tanrılardan biri hazla elemi birleştirip karıştırmak istemiş, bunu başaramayınca, bari şunları kuyruklarından birbirine bağlayalım demiştir.’
Günlük gerçeklikte, tıpkı uzanıp dinlenen bir kedi gibi kuyruğumuzu kaşıyoruz. Ne kadar huzurlu ve rahat olsak da dışarıdaki hayat olanca ağırlığı, gürültüsü ve sorunlarıyla bizi etkileyecektir.
Gerçek hayatta insanlar hep mutlu, başarılı, kalbi kıpır kıpır hislerle dolu olabilir mi?
Hayatın içinde dertler de, başarısızlıklar da, kaybetmek de, umutsuzluklar da vardır. Hastalık, kaza ve ölümü de unutmamalı. Üzüntüler, zahmetler, uğraşlar, koşuşturmalarla dolu gerçek bir hayat önümüzde uzanmaktadır.
Gündelik hayatın sıkıcı ve katı gerçeklerini insanlar artık fark etmiş. Tutkulu, çalışkan, hoşgörülü ve iyi niyetliyiz; ama boş, anlamsız, zaman tüketen, yitip giden hayaller ve avuntularla hayatı harcarız.
İstediğimiz gibi bir hayat dünyada mümkün mü?
Gerçekten etrafımıza bir bakıp düşününce varoluşumuz korkunç bir kaderdir. Belalar yakamızdan düşmez. Bu bilinen gerçekleri dile getirsek de dayanmak, katlanmak ve kaçmak lazım. Yine hayat hükmünü gösterecek. Büyük ya da küçük kazalar kaderimizin ayrılmaz tanıkları olmaya devam edecektir.
Herkes, gerçek hayatta olduğu gibi, hayallerinde de acı veren kaynaklardan kaçtığını sandığı ölçüde bir başka acıya aslında yakalanır. Zavallıca bir hayat. Ruhumuz da sonsuz hayal dünyalarında, avare, öteye beriye dolaşıp durur. Böylece kuruntu ve saçmalıklar hayatımızda var olur. Ruh, her zaman yaptığı gibi zevklerin ve isteklerin ardından gider; tesadüflerle, sağa sola gidip gelecektir.
Yalnızken veya geceleri yüce düşünceler ve güzel duygularla dolup taşarken daha sonraları hayatın gerçekleri bizi bir güzel uyandırır. Ne var ki insanın kafasından boş düşünceleri, tatlı kuruntuları söküp alınca da kafa kalmaz geriye.
Yorumlar kapalı.