Bugünkü yazının bir konusu yok. Hani bir dostla konuşurken, laf lafı açar ya, tam da öyle.
Gelin hayata dair tüm güzellikleri ve gerçekleri sohbet tadında konuşalım.
İyi olur dediğinizi duyar gibiyim.
Le Figaro’dan bir haberle başlayalım.
“Fransa ve İngiltere’de bir yıldır uygulanan cep telefonu yasağının sevindiren sonuçlarını yazmış gazete.
– Öğrencilerin sınav skorları hızla yükseldi.
– Dikkat, motivasyon ve konsantrasyon arttı.
– Öğrenciler arasındaki öğrenme eşitsizliği azaldı
– Siber zorbalık, şantaj, kavga azaldı.
– Sosyal ilişkileri gelişti.
– yani mutlular…”
Şimdi bizim okullara, evlere, sokaklara bakalım. Nasıl bir manzara var. 16-17 yaşlarındaki liseli gençlerimizin elinde telefon, kulağında kulaklık. Hayatı, aileyi, dersi, okulu sessize almışlar. Varsa yoksa sosyal medya ve sanal ilişkiler. Daha lise bitmeden yaşanan sanal aşklar ve yaşanan onca hayal kırıklığı…
Sosyal medyanın büyüsüne kapılıp, film setine gider gibi giyinen gençler sokakları podyuma çevirdi. Öte yandan üniversite sınavında, KPSS’de başarısız milyonlarca genç ve mutsuz anne babalar, her gün büyüyen işsiz ve mutsuz gençler ordusu…
Peki suçlu kim sadece gençler mi, hayır onların eline erken yaşta cep telefonu veren anne babalar ve okullarda yasaklamayan Millî Eğitim Bakanlığı. Aklıma gelenler bunlar. Yorumu size bırakıyorum. Eminim bu yazıyı okuyan herkesin bu konuda söyleyecekleri vardır…
Çözüm ne derseniz, Fransa ve İngiltere gibi okullarda cep telefonu yasağının bir an önce gelmesi.
Eminim aileler de bu konuya çocuklarının geleceği için gerekli desteği verecekler…
….
Biraz da adalet kavramı ve uygulamaları üzerine sohbete devam edelim.
“Bir kelebeğin canını yaktığında, ertesi gün özür dileyemezsin, çünkü kelebeğin ömrü bir gündür” der Pablo Neruda.
Ve hepimiz biliriz ki, geç gelen adalet, adalet değildir. Siyasi görüşünü dile getirdiği ya da toplumsal bir gerçeği şiddete başvurmadan açıkladığı için hapislerde ömür çürütenlerin olduğu bir ülkede halkın hazinesinden trilyonlarca para çalanlar az bir ceza ile kurtuluyor. Karısını 66 yerinden bıçaklayan adam 6 ay sonra serbest. Neymiş yaralamaymış…
Milyonlarca genci hayattan koparan, adeta suç makinesi haline getiren uyuşturucu terörüne verilen komik cezalar…
Örnekler çoğaltılabilir…
Düşünün binlerce örnek olay bulacaksınız…
Düşünme sırası sizde…
…
Araştırmacı Yazar Recep Babacan’ın ilginç haberi ile devam edelim.
“Yıllarca bize Adnan Hoca diye yutturulan Adnan Oktar meğer kadim Arap Yahudi Hahamı Habib Gerez’in oğludur.
Türkiyeliler üzerine oynanan oyunları artık siz düşünün…
…
Biraz da saklanan tarihi gerçekleri konuşalım. Gazeteci ve tarihçi yazar Murat Bardakçı; “Sultan Vahdettin’in kendi el yazısı ile yazdığı hatıralar elimizde ama yayınlarsam ortalık karışır” diyor.
Son 150 yılın tarihi gerçekleri neden saklanıyor, kimin işine yarıyor, halkın tarihi ile gerçekleri bilme hakkı yok mu…
Vatandaşlık sadece oy kullanmak, vergi vermek, askerlik yapmaktan ibaret mi… Yorum sizin…
…
Hepimizin kanayan yarası, sokak cinayetleri ile yazıyı bitirelim… Trafikte yol vermedi diye, tanımadığı sürücüyü öldüren magandalar, istediği ilacı yazmadı diye, hayat veren sağlıkçıları hayattan koparan katiller, istedikleri şarkıyı söylemedi diye katledilen müzisyenler…
Her yıl orada burada sudan sebeplerle katledilen kadınlar, anneler, gencecik kızlar…
Hayatını eğitime adamış elleri öpülesi öğretmenleri öldürmek hangi dine vicdana sığar…
Bu liste uzar gider…
Bu cinayetlerin bitmesi ve toplumsal huzur için, herkes değişime KENDİNDEN başlamalı…
Zira masum değiliz hiçbirimiz…
…
Umut mavisi tebessümlerle, aydınlık yarınlara uyanmak dileğiyle…