Veli-Der İzmir 2 Nolu Şubesi tarafından yeni eğitim öğretim yılının başlaması dolayısıyla “Okulda bir öğün yemek, içilebilir sağlıklı” konulu basın açıklaması yapıldı.
Açıklamayı yapan Veli-Der İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Turgut Aydın, velilerin eğitim için yaptıkları masraflara işaret ederek, şunları söyledi:
“Daha okullar açılırken okul aile birlikleri tarafından veliler 5 bin liradan 200 bin liraya varan ‘kayıt parası’ adı altında, Anayasa’ya aykırı olarak bağış yapmaya zorlanmaktadır. Bunun dışında bir öğrencinin kıyafet, çanta ve kırtasiye masrafı, sınıf seviyelerine ve okul kademelerine göre 3 bin lira ila 6 bin lira arasında değişkenlik göstermektedir. Bu durum orta ve dar gelirli aileleri kara kara düşündürmektedir. Çünkü bu masraflar okulların açıldığı ilk günlerle sınırlı değildir. Kırtasiye giderleri, belirli gün ve hafta etkinliklerinde yapılan harcamalar, beslenme ve kantin giderleri, ulaşım giderleri gibi masraflar eğitim öğretim süresi boyunca devam etmektedir. Kırtasiye ve belirli gün ve haftalarda yapılan etkinlikler için giderler yaklaşık ayda 3 bin lirayı bulmaktadır. Servis ücretleri ise, 2024-2025 öğretim yılı için, İzmir bazında yapılan yüzde 20 zamla 0-3 kilometre arası mesafe 13 bin 770 liradan 16 bin 560 liraya, en uzun mesafe olan 35-40 km. mesafe 34 bin 920 liradan 41 bin 940 liraya çıkmıştır. Yine bir öğrencinin beslemesi için yapacağı kantin masrafı günlük en az 100 liradır. Bir öğrencinin ailesine servis ücreti dışında bir aylık eğitim maliyeti, 5 bin ila 10 bin lira aralığındadır.”
‘”ÜCRETSİZ OKUL YEMEĞİ” PROGRAMI HAYATİ ÖNEMDE AMA SİYASİ İKTİDARIN GÜNDEMİNDE YOK’
Öğrencilerin yüzde 20’sinin okula aç gittiğinin altını çizen Aydın, şöyle devam etti:
“Ülkemizde her 3 çocuktan 1’i yoksul, her 5 çocuktan biri okula aç gidiyor. Düzenli sosyal yardım alan aile sayısı yaklaşık 4 milyon. Ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuk sayısı 171 bin 895. Bu sayının 2025 yılında 200 bini bulacağı öngörülüyor. Özellikle dezavantajlı bölgelerdeki okullarda, öğrencilerin yetersiz ve dengesiz beslenmelerinden kaynaklı bodurluk, kansızlık, öğrenme güçlüğü, bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olarak sık sık hastalanma, zihinsel ve fiziksel gelişimlerinde yavaşlama ya da durma gibi sağlık sorunları yaşamaktadırlar. Bu çocukların her biri yetersiz beslenme yani açlık ile mücadele ediyor. Bu nedenle ‘ücretsiz okul yemeği’ programı hayati önemde ama siyasi iktidarın gündeminde yok. Veliler olarak, yaklaşık 4,5 yıldır Bakanlıktan, okullarda sağlıklı ve nitelikli bir öğün yemek ve sağlıklı içilebilir su talebimiz karşısında Bakanlık sessiz kalmayı yeğlemekte; ısrar edildiğinde ya tasarruf tedbirleri kapsamında kısıtlamaya gidildiğini ya da kaynak yetersizliğini gerekçe göstermektedir. Okul terkinin en önemli nedeni yoksulluktur. Eğer ailede okul çağında iki veya daha fazla çocuk varsa, biri veya birkaçı eğitimden çekilmektedir. Eğitimden çekilenler de genellikle kız çocuklarıdır. Eğitim Reformu Girişimi Eğitim İzleme 2023 Yılı Raporu’na göre 2022-2023 öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 442 bin 643 çocuk eğitimin dışında kaldı. Bu rakam önümüzdeki yıl daha da artacaktır.”
‘BAKANLIĞIN “KAYNAK YOK” AÇIKLAMALARININ AKSİNE YETERLİ KAYNAK VARDIR’
Eğitimin ücretsiz olması gerektiğini, hükümetin öğrencilere bunu sağlamasının yükümlülük olduğunu vurgulayan Aydın, şunları kaydetti:
“Ekvador, Moğolistan, Peru ve Mısır gibi ülkeler kendi bütçeleriyle öğrencilerine günlük ücretsiz bir öğün yemek sağlayabiliyor. Ülkemiz de öğrencilerimizin ücretsiz bir öğün yemek ihtiyacını karşılayabilir. Ve bunun için Bakanlığın ‘kaynak yok’ açıklamalarının aksine yeterli kaynak vardır. Fakat bu bir tercih meselesidir. Sağlığa, eğitime ve beslenmeye kaynak bulamayan iktidar, Kamu Özel İşbirliği kapsamında hazine garantili projeler ya da Kur Korumalı Mevduat gibi sermayeye para aktarma araçları söz konusu olduğunda rahatlıkla vergilerimizi kaynak kullanmakta ve ödemeler geciktirilmeksizin yapılmaktadır. Yine 23 yıldır devletten 220 milyon dolarlık ihale alan holdingler 128 kez vergi affından yana tercihini kullanabilmektedir. Bu durum, iktidarın tercihini yoksul emekçi halktan yana değil, sermayeden yana yaptığını göstermektedir.
‘HER TÜRLÜ İHTİYACININ ÜCRETSİZ OLARAK KARŞILANMASI GEREKİR’
Eğitim bir çocuğun en temel hakkıdır ve bu hak Anayasa’nın 42. maddesiyle güvence altına alınmıştır. Hiç kimse -ki buna başta Bakanlık olmak üzere devletin bütün kurumları da dâhildir- çocukları eğitim hakkından mahrum bırakamaz, eğitim hakkını engelleyemez. 42. madde uyarınca, eğitim herkese zorunlu ve devlet okullarında parasızdır. Bu durumda, bir çocuğun okula ulaşımından, kılık kıyafetine, kırtasiye giderlerinden okulda bir öğün sağlıklı ve dengeli beslenmesine, sağlıklı ve temiz suya erişimine kadar her türlü ihtiyacının ücretsiz olarak karşılanması gerekir. Bu, Anayasal zorunluluk olmasının yanı sıra sosyal devlet olmanın da gereğidir. Sıkıntıların kaynağı; iktidarın kendi siyasal ihtiyaçlarına ve ideolojisine uygun, ancak Anayasa’ya, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na ve Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’ne aykırı olarak eğitim sisteminde yapılan köklü değişikliklerdir. Sistemde yapılan bu değişikliklerin yarattığı sorunların görülmesine, kamuoyundan gelen eleştiri ve tepkilere rağmen sorunların çözümüne yönelik hiçbir şey yapılmaması, sorun yaratan sistemde ısrar edilmesi, bunun bilinçli bir tercih olduğunun kanıtıdır. Bir taraftan iktidar kendi bekası için eğitim üzerinden toplum mühendisliği uygulayarak kayıtsız koşulsuz itaat eden bir toplum profili yaratmak isterken; diğer taraftan sermayenin ihtiyaç duyduğu ucuz çocuk işçi ihtiyacını karşılamaktır. Biz veliler olarak, çocuklarımızın, iktidarın kendi ideolojilerine uygun toplum yaratma projelerine alet edilmesine ve emeklerinin sermayeye peşkeş çekilmesine izin vermeyeceğiz. İktidarın bekası ve sermayenin talepleri için çocuklarımızın ve ülkenin geleceğini karartmaya yönelik gerici uygulamalardan vazgeçin; laik, bilimsel, demokratik, kamusal eğitime derhal geri dönün.” (ANKA)