Cezaevlerinde oluşturulan İdare Gözlem Kurulu’nun ‘İyi halli değildir’ raporları ile siyasi mahpusların infazları yakılıyor. Kurulun kendini bir mahkeme gibi gördüğünü anlatan avukat Yusuf Çakas, “İnfaz yakma meselesi hukuksuzluğun zirvesidir” dedi.
Artı Gerçek’ten Remzi Budancir’in haberine göre, Hak ihlalleri, disiplin cezaları ve kötü muamele ile gündemden düşmeyen cezaevleri, 2020 yılından bu yana hükümlülerin aldıkları cezaların bitmesine rağmen serbest bırakılmamaları ile gündemde. 30 yıldır cezaevinde bulunan mahpuslar, cezaevlerinde cumhuriyet savcının başkanlığında oluşturulan İyi Hal Kurulunun vermiş olduğu ‘İyi halli değildir’ raporları yüzünden infazları yakılarak tahliye edilmiyor.
313 MAHPUSUN TAHLİYESİ BİRDEN FAZLA KEZ ENGELLENDİ
İdare ve Gözlem Kurulları tarafından düzenlenen olumsuz raporlarının neden olduğu ihlal İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) raporuna da yansıdı. Rapora göre, 2021 yılının başından bu yana en az 313 mahpusun tahliyesi birden fazla kez 6’şar ve 3’er aylık periyotlarla engellendi. Bu engellemeler devam ediyor. Mahpuslardan 48’i bir veya birkaç kez infaz uzatma kararı akabinde tahliye edildi. Yine tahliyesi engellenen mahpusların 88’i hasta mahpus listesinde bulunuyor. Bu mahpuslardan 42’si ağır hasta mahpus statüsünde yer alıyor.
KURUL PANDEMİ DÖNEMİNDE OLUŞTURULDU
Pandemi döneminde ‘Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmeliğin’ resmi gazetede yayınlaması ile birlikte cezaevlerinde İdare ve Gözlem Kurulları oluşturdu. Cezaevlerinde cumhuriyet savcının başkanlığında oluşturulan İyi Hal Kurulu, cezası biten mahpusun koşullu salıverilme hakkından yararlanıp yararlanmayacağına karar vermeye başladı. Cezaevlerini rahatlatmak için oluşturulan kurul özellikle siyasi mahpuslarla ilgili olumsuz kararlar vermeye başladı. Böylelikle yıllardır cezaevlerinde bulunan siyasi mahpusların koşullu salıverilme hakkı da bu kurul tarafından engellenmiş oldu.
SADECE ADLİ HÜKÜMLÜLÜLERE YARADI
Cezaevlerinde yaşanan bu ihlalleri yakından takip eden ve buna karcı mücadele eden derneklerden biri Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED).
Artı Gerçek’e konuşan MED TUHAD-FED yönetici avukat Yusuf Çakas, bu kurulun 14 Nisan 2020’de kabul edilen 7242 sayılı kanun ile infaz yasasında yapılan değişikliğin ardından oluşturulduğunu söyledi. İnfaz yasasında yapılan düzenlemenin geniş kapsamlı örtülü bir affa dönüştüğünü belirten Çakas, “Bu infaz yasası çıkarılırken ne yapıldı? 5 yılın altında cezası kalan tüm adliler açık cezaevlerinden izne çıkarıldı. Kapalı cezaevinde açık cezaevine, açık cezaevinden ise izin yoluyla serbest bırakıldı. Aslında cezaevlerinde adli ve sosyal tutuklu-hükümlülerin kalmaması yönünde planlama yapıldı. Aslında İdare ve Gözlem Kurulu dediğimiz, 2020 yılının Nisan ayında çıkarılan bu düzenlemede var” dedi.
KURUL SAVCI BAŞKANLIĞINDA CEZAEVİ PERSONELİNDEN OLUŞUYOR
2020’de, Pandemi ile birlikte af yasası tartışılırken, mevcut iktidarın siyasi hükümlüleri olumsuz etkileyecek bir düzenleme ile İdare Gözlem Kurulunu oluşturduğunu belirten Çakas, “Uygulamasını ise 1 Ocak 2021 yılına bıraktı. Burada ölçü ne? Bir İdare Gözlem Kurulu kuruluyor, bu kurul sizinle bir görüşme alıyor. Kurulun alt birimleri var. İşte eğitim, psikososylal ve diğer birimleri var. Bu birimler sizin iyi halli olup olmadığınızı değerlendiriyor. Ve iyi halli olarak değerlendirdiği kişiler koşullu salıverme hakkından faydalandırmak üzere serbest bırakılıyor” dedi. Bu kurulların siyasi hükümlüler ile ilgili olumsuz raporlar hazırlayarak serbest bırakılmasını engellediğini vurgulayan Çakas, iktidarın pandemi döneminde yaşanan bu krizi fırsata çevirdiğine işaret etti.
‘OBJEKTİF KRİTERLERE DAYANMIYOR’
Savcının başkanlığında oluşturtulan kurul üyelerinin cezaevi personeli olduğunu ifade eden Çakas, “Yani savcının memurları. Savcı ne dediyse aynı kararı vermekle kendini yükümlü gören memurlardan bahsediyoruz” dedi. Bu kurulun koşullu salıverme hakkını değerlendirmek üzere toplandığını anlatan Çakas, değerlendirmenin objektif kriterlere dayanmadığını söyledi.
DİSİPLİN CEZALARI NEDEN VERİLİYOR?
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nın hükümlünün iyi halli olup olmadığını mevcut disiplin cezaları üzerinden değerlendirdiğini hatırlatan Çakas, disiplin cezalarının objektif olmadığını söyledi. Çakas, şöyle konuştu:
“Nasıl disiplin cezaları alınır anlatayım. (İnfaz koruma memuru-gardiyan) Gecenin birinde, ikisinde odanıza giriyor. Arama adı altında odaya baskın yapıyor. Orada mahpuslar ‘bunu yapamazsın, eşyama dokunamazsın, yemeğimi, kıyafetimi dağıtma’ dediğinde disiplin cezası alıyor. Telefonla ailesi ile genel güncel siyaseti konuştuğunda disiplin cezası alıyor. Cezaevine girişte çıplak aramayı reddettiği zaman disiplin cezası alıyor. Yani idareye tümden biat etmemişse, idarenin tüm keyfi uygulamalarına karşı bir yaklaşım belirlemişse, biat etmemişse kesinlikle disiplin cezası alıyor. Kürtçe mektup, Kürtçe defter disiplin cezasıdır. İdarenin kendisinin sattığı radyo bile disiplin cezası olarak karşımıza çıkıyor.”
PİŞMANLIK DAYATMASI
İdare Gözlem Kurulunun ‘İyi halli değildir’ gerekçesi sadece disiplin cezalarına dayanmıyor. Bir başka gerekçe yıllardır cezaevinde olan siyasi mahpuslara yapılan pişmanlık dayatması.
İdare Gözlem Kurulunun savcı denetimi başkanlığında kendini bir mahkeme gibi gördüğü tespitinde bulunan Çakas, şöyle devam etti:
“Karşısına aldığı kişilere ‘ pişman mısın’ diye soruyor. Hatta yer yer ‘niçin öğretmenliği bıraktın da belediye başkanlığını seçtin? Dışarı çıktığında ne yapacaksın? Evlenecek misin? Siyasi parti faaliyetlerine yürütecek misin?’ gibi kişinin politik durumunu sorgulayan sorular soruyorlar. Sonuç itibarıyla verilen kararların bir kısmında, ‘pişman değildir’ şeklinde, bir kısmında işte ‘koridordaki eklektiğini kullanamadı’, ‘kütüphaneden faydalanmadı’ gibi absürt gerekçelerle aslında kişinin aslında pişman olup olmadığını tartışıyor. Burada çok ciddi sorunlar var. Birincisi kurul bir mahkeme değildir. Örgütlü suçlardan yargılanan insanlar, zaten etkin pişmanlıktan faydalanıp faydalanmama tartışmasını gözaltı ve mahkeme süreçlerinde bitiren kişiler. Kişi zaten etkin pişmanlıktan faydalanmamışsa, kendisi açısından pişmanlık tartışması kapanmıştır.”
‘İNFAZ YAKMA MESELESİ HUKUKSUZLUĞUN ZİRVESİDİR’
“Kurul kendi kendine bir mekanizma olarak pişmanlık dayatmasına girerse facia burada başlıyor” diyen Çakas, şu açıklamayı yaptı:
“Bir kez infaz yasası geçmişe doğru yürüyemezken, aslında bu düzenleme çıktığında tutuklu bulunanların hiçbirini etkilememesi gerekirken etkiliyor. Bugün Fadıl Aydemir Erzurum’da, daha önce Erzincan cezaevinde idi. Kendisine Kürt sorununa yaklaşımından dolayı ‘iyi halli değildir’ denildi. Sincan Kadın Cezaevinde şuan 14 kadın hükümlünün iyi hal nedeniyle infazı durdurulmuş. Ve bir kısmı 4’e 4’ü tamamlayıp çıkacak. Yani koşullu salıverme hakkı tümden ellerinden alınmış olacak, 4’te 4’ü tamamlayıp çıkmış olacak. Kimlerin infazı yakılıyor? 30 yıldır içeride olan infazı yakılıyor. Hasta tutukluların infazı yakılıyor. Bunları göz ardı etmemek gerekiyor. 30 yıldır cezaevindesiniz infazınızı takıyorlar. Hastasınız, infazınızı yakıyorlar. İnfaz yakma meselesi hukuksuzluğun zirvesidir. Ne yapılması gerekiyor? Bu kurulun tümden kaldırılması gerekiyor.”
‘GENİŞ KAPSAMLI BİR AF TARTIŞILMASI BAŞLAMALI’
Mahpuslarla ilgili değerlendirme yapılırken objektif kriterlere dönülmesi gerektiğini belirten Çakas, son olarak şu çağrıda bulundu:
“MED TUHAD-FED, tutuklu ailelerin derneği olarak çağrımız nettir. Hukuk örgütleri ve baroların bir an evvel bir araya gelip Türkiye’de şuanda uygulanan Terörle Mücadele Yasası ve devamı bağlantılı tüm yasaların kaldırılması gerekiyor. Terörle mücadeleden kaynaklı oluşturulan infaz düzenlemelerin kaldırılması gerekiyor. Türkiye’de siyasal suç ve ‘Terör’ suçu denen kavramların yeniden tartışılması, Türkiye’de geniş kapsamlı bir af tartışılmasına gidilmesi gerekiyor.”
Yorumlar kapalı.