İlhami Işık:“Tuzu kurular” Sırrı Süreyya’ya neden bu kadar kızdı?

featured

Gazeteci-yazar İlhami Işık, Sırrı Süreyya Önder’in “tuzu kurular” diyerek eleştirdiği bazı kesimlere yönelik düşüncelerini Serbestiyet’te yayımladığı yazısında kaleme aldı. Işık, yazısında Kürtlerin taleplerine karşı sergilenen tutumu eleştirirken, Önder’in tepkisinin nedenini irdeledi.

Kürtlerin ülke genelindeki etkisine rağmen hâlâ temel hakları konusunda ilerleme kaydedemediğine dikkat çeken Işık, milyonlarca Kürt vatandaşın kimliklerini kanıtlama çabası içinde olduklarını belirtti:

“Milyonlarız ama Batı’da Kürtçe tabela bile asamayız. Milyonlarız ama anadilimizde eğitim alamayız. Milyonlarız ama Kürt olarak bir yere gelemeyiz. Milyonlarız ama hâlâ Kürt olduğumuzu kanıtlamaya çalışıyoruz.”

İşte yazının tamamı:

Kürtler, 2013’den beri siz ne istediyseniz onu yaptı. 2019 seçimlerinde “kimse bizi desteklediğinizi bilmesin” demenize rağmen yani bizimle görünmekten bile korkmanıza rağmen Kürtler “evet” dedi. 2024 seçimlerinde de aynısını yaptı. Şimdi ilk defa kendimiz için bir şey istiyoruz. Niye bu alınganlık? Söyler misiniz biz barış derken hangi mücadelenizi engelliyoruz? Milyonlarca insan ayakta ve sokaklarda bu iktidardan kurtulmak için eylemlerde ve Kürtler mi bunu engelliyor?

Sırrı Süreyya Önder “tuzu kurular” sözünü barışın aciliyeti için ifade ederken bu söz üzerine böylesine tartışmalar olacağını herhalde tahmin etmiyordu. Hele ki bu sözü için kırılan ve alınganlık gösterenlerin bu kadar fazla olacağını hiç ama hiç beklediğini sanmıyorum.

“Tuzu kurular” sadece Kürt sorununda çıkarı olanlar değil elbette. Ya da olup bitenler bizi hiç ilgilendirmiyor diyenler de değil. Bazen seninle aynı duyguyu paylaşıp ama hep kendi önceliğini önüne koyanlara da tuzu kuru olanlar denir. Senden her türlü fedakârlığı kendi adına ister,  kendisi için belirlediği hedeflere koşulsuz uymanı bekler, senin için üzülür ama kendi üzüntüsü çok daha değerlidir.

Senin acını anlar ama önceliği kendisinin acı çekmemesidir. Sen onun dostu olduğun müddetçe o senin dostundur. Ayakta kalmak için farklı arayışlara girdiğin an seni suçlamaya başlar. Çünkü onun için sadece bir yol temizliğinden ibaretsin.

Senin onurun onun onuru yanında hiçbir şeydir. Sen onun için her türlü tavizi vermelisin. Hep doğru onlardır. Onların doğruları senin hakikatindir. Kimi zaman onlar için birer baş ağrısısın. Kimi zaman onlara her şeyini feda edebilecek kalabalık bir insan topluluğusun.

Süslü ve ince işçiliklerle donatılmış sözler yerine açık, net ve utangaçça kendinize sakladığınız düşünceleri şeffaf olarak söyleyin lütfen.

Kürtler ne yapsın sizin için?

“1980”ler veya 1990’lar değil” değil ki öncelik barış olsun diyorsunuz.

Yani ölümler yoksa, barış öncelikli bir hedef olmamalı diyorsunuz. Bu ne zalimce bir düşünce. Kürtler ölürken mi barış demeli?

Bunu mu demek istiyorsunuz?  Ya da biz iktidara gelinceye kadar kendi önceliklerinizden vazgeçin mi demek istiyorsunuz? Kürtler yaptı bunu zaten.

2013 yılından beri siz ne istediyseniz onu yaptı. Çözüm sürecinde “demokrasi olmadan barış olmaz” dediniz, Kürtler evet dedi. 2015 seçimlerinde bizim dünyamıza ait olmayan o meşhur “seni başkan yaptırmayacağız” sözünü sizin için kullandı.

2019 seçimlerinde “kimse bizi desteklediğinizi bilmesin” demenize rağmen yani bizimle görünmekten bile korkmanıza rağmen Kürtler “evet” dedi. 2024 seçimlerinde de aynısını yaptı.

Şimdi ilk defa kendimiz için bir şey istiyoruz diyor Kürtler…

Barış diyoruz.

Niye alınganlık yapıyorsunuz?

Kürtler mi sizin verdiğiniz mücadeleyi engelliyor? Milyonlarca insan ayakta ve sokaklarda bu iktidardan kurtulmak için eylemlerde ve Kürtler “biz mi bunu engelliyoruz?’ diyor. Her yerde genel grevler var da, biz mi hayır diyoruz?

Söyler misiniz biz barış derken neyi engelliyoruz?

Kürtlere demokrasiyi bekleyin mi diyorsunuz?

Demokrasi geldiği gün Kürtlere ne vaad ediyorsunuz peki?

2016’dan beri çatışmalar yok bu ülkede. Günde 20-30 insan ölmüyor artık. Barış yokken bile bu ölümlerin olmaması ne kadar değerli bir şey ama ülkenin üzerinde ‘Kürt sorunu eşittir terörizm kabusu’ hiç bitmiyor. Her şey ‘terörizm’ sepetine atılıyor.

Binlerce insan hiç yoktan hapishanelerde çürüyor. Bunun içinde genel başkanlık yapmış liderler, büyükşehir belediye başkanları, yazarlar, gazeteciler, aydınlar sadece Kürt oldukları için tutuklanan binlerce insan…

Sadece bu bile barış istemeye yetmiyor mu? Barış, terörizm kâbusunu ortadan kaldıracak hayati bir adım değil mi?

Evet ölmemek en kıymetli önceliktir ama yok sayılarak ve hiçselleştirilmiş bir yaşam, ölmekten beter bir durum değil midir?

Bu ülkede milyonlarca Kürt olarak ölmüyorsak, şanslıyız dememiz isteniyor.

Kürtlerin öncelikli talepleri olamaz. Her talepleri ikincil talepler olur ancak bu ikincil taleplere sıra da gelmez hiçbir zaman. Birilerinin hep öncelikli ve mühim bir o kadar da üstün talepleri vardır çünkü.

Milyonlarız ama Batı’da Kürtçe tabela bile asamayız. Milyonlarız ama anadilimizde eğitim alamayız. Milyonlarız ama Kürt olarak bir yere gelemeyiz. Milyonlarız ama hala Kürt olduğumuzu kanıtlamaya çalışıyoruz.

Tuzu kuru olanların bunu anlaması zor.

İşte tam da Sırrı Süreyya bunu söylemeye çalıştı.

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Batman Burada ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!