Tarihte hangi dönemde kuşak çatışması yaşanmadı ki…
Her dönemin kendi içinde eski ve yenileri olagelmiştir. Eski ve yeni daima birbirini itmiştir. Mıknatısın aynı kutupları gibi.
Her dönemde bir yanda geleneksel ve kuralı belirlenmiş olan bir yaşam tarzı varken öbür yanda yeni ve modern tarzlar…
Sözgelimi 19. yüzyılda toplumumuzda pantolon giymek Batılı olmak anlamına gelir, pantolon giyenler züppe ve snob gibi adlarla vasıflandırılırdı.
Hatta çok eskiye de gitmeye gerek yok.
Amerikan işçilerinin giydiği Levis’ kot pantolonlar Türkiye’ye ilk girdiğinde herkes bir ağızdan Batı adetidir diye kınayıp uzak durmuştu.
Hatta kot pantolon giyenler belli bir kesim tarafından neredeyse mürted olarak ilan edilecekti.
Ama neticede kimse bu yeni adete karşı direnemedi.
Ne diyor yazar bu hafta, der gibisiniz.
Ama gerçekler böyle…
Yeni kuşak bilmez, eskiler bilir ne demek istediğimi…
Evlere televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi aletler alındığında da inanılmaz bir yenilik olarak görünmüştü.
Bir yanda eski alışkanlık, adet ve yaşayışlar; öte yanda yeni teknolojinin piyasaya sürdüğü ürünlerle gelen baş döndürücü değişim…
Bu değişim yaşadığımız kentte 1980’li yıllarda bütün etkisiyle kendisini gösteriyordu.
**
Maddi yaşayış, manevi yaşayış unsurlarını da değiştiriyor zamanla.
Bir şekilde alete adapte oluyor insan, bu da onun fıtratındaki çevreye uyumuyla ilgili bir durum.
Akıllı telefonlar ilk çıktığında da bu durum yaşanmıştı.
Telefon ilk çıktığında değişime daha açık olan gençler arasında virüs gibi yayıldı. Görece yaşını almış kesim ise tuşlu telefonlarda uzun süre ısrar etti, hatta telefonunu çıkar göster diyen bir kesim hala var.
Telefonla saatlerce meşgul olanları kınıyorlardı bir dönem. Şimdi bakıyorsunuz yediden yetmişe herkesin elinde akıllı telefonlar ve bu makineye uyumlu yaşayış tarzı hızla yayılmış vaziyette.
Bionik insan gelişiyor, her şeyi teknolojiye uyarlı…
Artık belli bir bilgiye ulaşmak, belli bir görüş edinmek için canlı-kanlı insana ihtiyaç yok. Makinelerin başında makinelere komut veren sayısız insanla içli dışlıyız.
Ne arasan bulunur.
**
Yeni kuşaklar, böyle bir dünyada yetiştiğini görüyoruz. Önlem alınsın diyoruz; ama bir süre sonra önlem alınmasını istediğimiz sorunun bir parçası hatta adeta kendisi olup çıkıyoruz.
Bir anaokulu öğretmeninin sosyal medyaya düşen şu feryadı insanın ne kadar da bionekleştiğini gösteriyor:
“10 yıl önceki çocuklardan o kadar gerideler ki! Oyun kurma becerileri yok, ben kurmasam oturup bakarlar ya da sıkıntıdan ağlarlar. Öğrendikleri tek beceri izlemek.”
İşte bu, geldiğimiz durum…
**
Çözüm ne peki?
Doğa ve insanla etkileşimin canlı bir şekilde sağlandığı yeni, özgür ve büyük bir dünya…
Yorumlar kapalı.