Nevşehir’de köy imamı zor duruma düşen köylülere tefeyle para verdi
Nevşehir’de köy imamlığı görevini yapan M.E.G’nin köylüye kurduğu borç tuzağı ortaya çıktı. Köy halkın borç verdikten sonra köylüden o günkü altın ve döviz kuru üzerinden borcunu almaya çalıştı. Cumhuriyet yazarı Murat Ağırel de olay üzerine “Tefeci imam” başlıklı yazı kaleme aldı.
İmam M.E.G, paraya ihtiyacı olan insanlaar borç para verdi. İddiaya göre, imam borcu geri alamayınca imzalattığı boş senetlerle yüksek miktarda tahsilat yaptı. Şikayet üzerine adı geçen imam Yozgat’a görevlendirildi. Cumhuriyet yazarı Murat Ağırel “Tefeci imam” başlıklı yazı kaleme alarak imamın yaptığı oyunu yazdı.
Murat Ağrırel’in yazısının tamamı şu şekilde:
“Anlatacağım olayı yazmaya başlamadan önce sorayım: Kemal Sunal’ın başrolünde olduğu “Deli Deli Küpeli” filmini izlediniz mi?
Yolları her sene altı ay karla kapanan ücra bir kasabada geçmekte hikâye. Kasabaya gelen bütün savcı ya da kaymakamlar yokluklar içindeki bu yerde fazla durmamaktadır. Akıl hastanesinden kaçan iki kişi kasabaya gelir ve kendini hâkim ve kaymakam olarak tanıtır hikâye başlar.
Aslında film Fehmi Başkurt’un klasikleşmiş iki perdelik oyunu “Buzlar Çözülmeden”in sinemaya uyarlanmış halidir. Aynı isimle Fikret Hakan, Selda Alkor ve Nuri Altınok’un da paylaştığı film vardır.
Buzlar çözülüp kasabanın yolları açılınca tüm gerçek ortaya çıkıyor aslında oyunda.
Ülkemiz de aynı oyundaki kasaba gibi. Gerçekler ortaya çıkacak diye umut ediyoruz ama karlar bir türlü erimiyor. Karlar erimedikçe kasabadakiler sefalarını sürmeye devam ediyorlar.
Herkesin her şey olabildiği bir dönem yaşıyoruz. Rezil olması gerekenlerin vezir olarak yaşadığı bir dönem. Erdemin anlamını yitirdiği saçma sapan bir dönem…
Bu kasabada yaşayan ahlaksız, hırsız, sahtekâr kim varsa ahlak, dürüstlük ve erdemden bahsederek gezer olmuş.
Ne de olsa film tabii…
Elimdeki belgeler aslında beni bu düşüncelere sevk etti desem yeridir.
Okudukça yok artık diyorum. Daha önce yine benzer bir haberi anımsadım açtım baktım.
2002 tarihinde “menkul sermaye iradı (faiz geliri)” ile emekli olan Bolu imamı A.Y. vergi rekortmeni olmuştu. Bolu İzzet Baysal Caddesi’ndeki camide görev yapan imam faiz geliri ile vergi rekortmeni olmuştu.
Bugün ise benzer bir durum yaşanıyor. Başrolde yine bir imamımız var. Hutbelerde tefeciliğin, faizin haram olduğunu cemaate anlatan kişiler. Ancak gelin görün ki bu imamımız görev yaptığı yerde faiz ile para veriyormuş!
Gazeteci dostum Savaş Karan aradı. “Abi bir olay var” dedi. Anlatmaya başladı. Yanında da mağdurlardan biri var. Üstelik 15 Temmuz gazisi.
Olay Nevşehir’in bir ilçesindeki köyde geçiyor. Köy imamı M.E.G. paraya ihtiyacı olan kişilere borç para veriyor. Allah rızası için olsa gerek. Ancak Allah’a güvenmesinin yanında bir de sağlama almak için boş senet imzalatıyor. Bir de hak geçip haram (!) olmasın diye verilen para o günkü altın kuruna göre uyarlanıyor. Alan memnun satan memnun durumu aslında.
Ama daha sonra imam beyefendi sözleşmelerinin dışına çıkıp 24 ayar altın kuruna veya döviz kuruna göre borç veriyor. Tahsil yapamayınca yüce Allah’ın kurallarına göre değil hukuk kurallarına göre hareket edip borçluya karşı senetleri işleme koyup icraya veriyor.
Köylü 15 Temmuz gazisi S.Ü. maddi olarak zora düşmüş ve imamdan bir miktar para almış. Para karşılığı boş senetlere imza atmış. Aldığı paranın 3 katını ödemesine rağmen imam senetleri iade etmemiş. İade etmeme gerekçesi olarak dövizdeki yükselişi göstermiş. Borcu güncel döviz kuruna çevirip senetleri bu rakama göre doldurup icra işlemlerini başlatıyor. Borç alan adamın tarlalarını, evini haczediyor. Köylü bu olay yaşanınca imam hakkında şikâyette bulunup durumu resmi makamlara bildiriyor.
İmam ise haczettiği taşınmazları satıp parasını fazla fazla tahsil ediyor ancak satıştan elde ettiği borcundan fazla parayı da S.Ü’ye iade etmiyor.
Kaymakam şikâyeti alıyor ve olayı araştırıyor. Sonucunda sadece kınama cezası alıyor. İmam “İade edeceğim” diyor ama gerçekleşmiyor. Kınama cezası da “Devlet memuru ticaret yapamaz” gerekçesi ile veriliyor. Yani imamın faizle para alıp vermesini “ticaret” olarak nitelendiriyor.
S.Ü. bu sefer müftülüğe şikâyet ediyor. Müftülük de Diyanet İşleri’ne bildiriyor. Diyanet yetkilileri İstanbul’da mağduru dinliyor ve şikâyetçiyi haklı bulup imamı olduğu yerdeki görevden alıp Yozgat Boğazlıyan’a görevlendiriyor.
Soruşturma esnasında aynı durumda olan başka mağdurların da olduğu ortaya çıkıyor.
Suç duyurularını ve imamın ifadesini de okudum. İmam reddetmiyor. “Borç para verdim fark olduysa zaman içerisinde değer artışından dolayı kaynaklanmıştır. Borç verip üç sene alamadığım borçlar oldu. Bu üç sene içerisinde de döviz çok arttı. Altın ile borç aldılar ödemediler, haciz dairesi de yasal faizi ile tahsil etti. Yasal yoldan aldım” diyor ifadesinde.
Elbetteki bir imamın hatasını tüm Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışan imamlara mal etmeyeceğiz. Ancak bunun münferit bir olay olduğunu düşünmeyin. İmamlar görevli olduğu yerlerde iyi şeyler yaptıkları kadar böyle “tefecilik” işlerine de bulaşıyor.
Fehmi Başkurt’un “Buzlar Çözülmeden” isimli eserindeki gibi kasabadaki karlar eridiğinde bütün gerçek ortaya çıkacak.”
Yorumlar kapalı.