Ölmeden Yaşayanlar ve Üç Maymun!

featured

Karnı tok, sırtı pek biri ‘Kuru ekmek buluyorlarsa aç değiller’ demişti, ‘millet aç, aç’ diye hesap soran bir başka sırtı pek, karnı tok olana. Son günlerde patates ve benzeri yardımlardan dolayı oluşan kuyrukları görünce ‘açlık’ gerçeğini yazmak farz oldu.

Sadece o değil.

Bir de Batman ve Ankara’nın ‘açları’ arasındaki farka da değineceğim. Açlık standartlarımız bile farklı. Neyse oraya geri döneceğim.

Türkiye’de açlık sınırı 2 bin 716 lirayken, yoksulluk sınırı ise 9 bin 395 TL. Yani dört kişilik bir aile eğer ayda 2 bin 700 TL kazanamıyorsa aç demektir. Yoksulluğa hiç değinmiyorum bile. Çünkü Batman’da yoksulluk sınırında bir kazanca sahipseniz zengin statüsünde yer alıyorsunuz! Asgari ücretin 2 bin 800 TL olduğu memlekette Allah bize yoksulluk sınırında kazanç nasip etsin inşallah! Yoksulluğa bile şükredecek bir duruma gelinmişse durumum vahametini daha fazla kelime sarf ederek anlatmaya gerek yok.

Gerçekten aç, tokun halinden anlamıyor.

Batman’ın kuytu köşelerinde açlıkla boğuşarak yaşayanlardan haberimiz yok.

Bir sıcak ekmeğe…

Bir çorbaya…

Kaynayan bir tencereye muhtaç olanlar var.

Kurban kesme alışkanlığımızın az olduğu memlekette kırmızı eti kurbandan kurbana bile göremeyen, tavuk etini komşularının yardımıyla tadabilen insanlar var.

Evlerinde oturacakları bir kanepe, koltuğu geç, yere serecek halısı olmayanlar var. İki sene önce bir ramazan ayında soğan ekmekle iftar açan bir aileye şahit olmuştum.

Kendimden, insanlığımdan utanmıştım.

Utanmam ve kızgınlığım neden bu aileye yardımcı olamıyorum-dan değildi.

Utanmam ve kızgınlığım bunlardan bihaber olmamdan.

Utanmam ve kızgınlığım sorumlu olanların sıfır sorumsuzluk hissetmelerinden.

Utanmam ve kızgınlığım bunların yıllık hakkını, hakkı olmadan bir gecede harcayanlardan.

Utanmam ve kızgınlığım elimden hiçbir şey gelmeden bunu seyretmemden.

Aslında kendimizle baş başa kaldığımızda kendimize, çevremize kızacak ve utanacak ne çok şey olduğunu görebiliriz. Ama bunun da çözümünü bulduğumuz için kafamız rahat.

Nasıl mı?

Mesela sık sık başvurduğumuz üç maymunu oynamak. Öyle ya görmediğimiz, duymadığımız, bilmediğimiz bir şey için vicdan yapmayız. Biz de sorunların varlığını bilip, bunlarla dertleneceğimize hiç bilmeden sıcacık ya da serin evlerimizde oturmayı yeğleriz. ‘Çevremizde ne hayatlar yaşanıyor’ bilmek yerine evde dizi keyfi yapmayı tercih ederiz. Yine mesela inandığımız dinin işimize gelen kısımlarını yapmayı dindarlık olarak görerek kendimizi kandırmaktan sakınca görmeyiz. ‘Fakirleri, yoksulları gözet’ emirlerini görmezlikten gelebiliyoruz. Ama lafa geldi mi bizden Müslümanı da yok!

Elbette bunları özeleştiri olarak kabul etmek lazım. Uygar dünyaya baktığımızda kimse kimseye yardım etmek zorunda değil diyebiliriz. Ki bunu söyleyen de haklı. Devletler, vatandaşını başka bir vatandaşın insafına bırakmamalı. Devlet, vatandaşının temel ihtiyaçları mutlaka karşılamak zorundadır. Bir devlet amasız bir şekilde, barınma, sağlık, yeme-içme ve eğitimde vatandaşını güvenceye almalı. Sadece bunlar bile yapılsa açlıkla boğuşan aileler bizlerin yani halkın insafına kalmaz.

Başka bir konuya değineyim. Batman’ın işsizlik durumu, asgari ücretle çalışma oranı, hane başı kişi sayısını az çok hepimiz biliriz. TÜİK bunlarla ilgili verileri yayınlıyor. Bu köşede de sizlerle paylaşmıştım. Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Batman Türkiye’nin en yoksul kentlerinden. Ankara ise en zengin kentlerden. Ama buna rağmen Ankara’da yoksula dağıtılan yardımlar Batman’ı katlıyor. Yoksul dediğime bakmayın. Ankara’da evde sigortalı çalışan varsa bile bir şekilde yardımlardan faydalanırken, Batman’da bunun örneğine rastlanmaz. Kızılay, il ve ilçe belediyeleri, kaymakamlıklar ve valilik. Bu saydıklarım ve unuttuklarım başvuru yapanın sigortalı olup olmadığına bakmaksızın yardımda bulunuyorlar. Batman’da bırakın evde sigortalı çalışmayı, eğer açlıktan ölme noktasına gelmediyse yardıma muhtaç değildir. Onlarca ailenin yardım başvuruları bir şekilde görmezden geliniyor. Çünkü bütün yük Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nın sırtında, doğal olarak yetişemiyorlar. İşin acı kısmı ne biliyor musunuz? Bodrum’a tatile gidene, Batman’da bayram alışverişine bakarak, ‘ya ne açlığı be millette para çok’ diyen utanmazların varlığı. Bir büyükşehir nüfusuna ulaşan Batman’da üçte bir zengine ya da iyi gelirliye bakarak geride kalan üçte ikilik açlık sınırı altında/civarında yaşayanları görmezden gelmenin mantığını anlamak güç. Eğer, görmezden gelerek vicdani sorumluluktan kurtulmak istiyorsanız o başka ama var olan yoksulluğu örtmeye yetmiyor. Son olarak ne diyordu İbrahim Tenekeci, ‘Adına yoksulluk dediğimiz şey, yokluktan değil; çokluktan kaynaklanır. Hakkına razı olmayanların çokluğundan.’

Ne doğru demiş değil mi? Hem hakkına razı olmaz, yoksulun hakkını yerler hem de yoksulluk yok diyerek sözde vicdanlarını temizlerler.

 

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Batman Burada ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!