Ah babam!
Sana buraları nasıl anlatsam,
Tütün kokulu şarkılar mahzun,
“Bu ev kiralık değil” ilanı sararmış,
Arada bir duvarlarla konuşmak için uğrarım,
Sesim soluğum tutuklu, konuşamıyorum!
Ah Demiryolcu babam!
Bize aldığın yüzlerce plastik top,
Gece nöbet dönüşlerin hala gözlerimin önünde…
Arkadaşlarından sadece birkaçı kaldı,
Hepsi göç etti bu diyardan,
Tren Garını sorarsan,
Sessiz ve eski görkemi yok,
Malatyalı Makasçı Hacı Mahmut,
Fidancı Süleyman, Gar Şefi Bektaş Bey,
Revizor Osman Dayı…
Hiçbiri yok…
Eski komşular büyük kentlere göç etti,
Arada bir gidiyorum büyüdüğüm kente,
Bizi büyüten çarşıda yabancı gibiyim,
Esnaflar değişmiş,
Her şey, herkes bir başka,
Hiçbir şey eskisi gibi değil,
Yazlık sinemalar yok,
Film arası arabesk şarkılar da…
Oyuncular değişse de,
Değişmeyen tek şey,
Xero’nun kahvesindeki damacılar.
Bir konuşsam şiirler dizilecek boğazıma ıslak ıslak…
Her sokaktan binlerce özlem yağacak saçlarıma,
Bulutlar beni severken söylediğin sözleri yağdıracak,
Xale Cemil’i mırıldanacak kaldırımlar,
Ah güzel kalpli babam!
Ne çok severdin Kürtçe hüzünlenmeyi…
Ah Babam,
Yine seni andım canımın içi,
Esmer kahramanım,
Bazen söz biter ve hiçbir şiire sığmaz aşk,
Bir konuşsam yılları yoracağım…
…
İbrahim EROĞLU
(Babama 2012. Muğla)
…
BUGÜNKÜ DERSİMİZ BABALARIMIZ…
Yazıya baba hasreti dolu bir şiirle başladık, aynı tonda devam edelim.
Hayatımdaki en büyük keşkelerden biri de neden babama daha çok zaman ayırmadım, neden daha çok iyilik yapmadım pişmanlığı…
Yaşarken elimden geleni yaptım ama daha çok yapsaydım derim hep…
Eminim baba hasreti çeken, babasına “keşke daha çok zaman ayırsaydım” diyen herkes kendinden bir şeyler bulacak bu yazıda.
Bizim için her şeyini feda eden, her zaman arkamızda DAĞ gibi duran şefkat kahramanları…
Onlar için ne desek az ne yazsak yetmez. O kocaman yürekli babaları peygamberimiz, Kuranı Kerim, Evliyalar kitaplar dolusu anlatmışlar. Tarih, babaların fedakarlığını anlatan öykülerle dolu.
Kendini hep erteleyen, çocuklarına adanmış koca bir ömrü kim anlatabilir ki…
Gerçekten hakları ödenmez, tüm babalar elleri öpülesi…
Çocukluğunuzdan, gençliğinizden babanızı çıkarın, geriye kocaman bir hiç kalır…
Onları yaşarken sevin sayın zaman ayırın. Hayat sizi ayırmadan “Babacığım, seni çok seviyorum” demekte gecikmeyin…
Bir evde baba varsa;
Huzur, güven, bereket, mutluluk var…
Dua var, sevgi enerjisi var…
Bir evde baba varsa; Yaşama sevinci var.
Yaşama dair tüm güzellikleri hissederek her şeyi paylaşmak var…
Bu derin ve engin duyguları; babalarını huzur evine atıp, sabah akşam köpek gezdirenler anlamaz ki…
Onlara gerçekten acıyorum…
Babalara yaşarken çiçek alın, mezardaki baba ne yapsın çiçeği…
Babalar yaşarken değerli olmalı…
Bir gün bir evliya, gencin birine “anne babana iyilik yap, gecikme aman” der.
Genç de “Onların ihtiyacı yok ki”
Evliya “oğlum onların ihtiyacı yok, senin ihtiyacın var onlara iyilik yapmaya” der.
O şefkatli, merhametli, fedakârlık abidesi insanların size yaptıklarını bir yemek iki gömlekle elbette ödeyemezsiniz…
Yine de gönül alın.
Sadece babalar gününde değil her gün hatırlanması gereken en değerli varlıklarımız…
Yaşayanlara sağlıklı mutlu huzurlu ömürler diliyorum.
Vefat edenlere rahmet diliyorum mekanları cennet olsun…