Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM), “Kürt Sorununda Çözüm Sürecinden Çatışma Ortamına” başlıklı bir analiz raporu yayımladı. 32 sayfalık analizde, Kürt sorununun çözümü arayışları ve süreç boyunca yaşanan gelişmeler tarihsel ve politik açıdan inceleniyor.
KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI VE TARİHSEL ARKA PLAN
Rapor, Osmanlı dönemine kadar uzanan Kürt sorununun, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren asimilasyon ve inkâr politikalarıyla büyüdüğünü belirtiyor. Özellikle 1980’lerden itibaren PKK’nin da sürece dahil olmasıyla sorun daha karmaşık bir hâl alarak şiddet eksenli bir meseleye dönüşüyor.
ÇÖZÜM SÜRECİ VE UMUTLAR
AK Parti’nin 2002’de iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye’nin bölgesel bir güç olması hedefi doğrultusunda Kürt sorununun çözülmesi öncelikli bir hedef haline geldi. 2009’da başlatılan barış süreci, 2013’te ateşkesle desteklenerek ivme kazandı; ancak sürece dair güven eksikliği ve sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmemesi, kalıcı barış çabalarını sekteye uğrattı.
GÜVEN SORUNLARI VE YOL KAZALARI
Raporda, sürecin temel aktörleri arasındaki güven eksikliğinin altı çiziliyor. Habur ve Oslo görüşmelerinin basına sızması gibi olayların sürece olan güveni sarstığı belirtilirken, 2014’te Kobani olaylarının süreci nasıl olumsuz etkilediği de anlatılıyor.
2015 GENEL SEÇİMLERİ VE ÇÖZÜM SÜRECİNİN SONU
HDP’nin 2015 seçimlerinde parlamentoya girmesi ve AK Parti’nin tek başına iktidar olamaması, çözüm sürecinin duraksamasına neden oldu. Kent merkezlerinde hendek olayları ve YDG-H’nin devreye girmesiyle çatışmalar, büyük maddi ve insani kayıplara yol açtı.
GÜVENLİK POLİTİKALARINA DÖNÜŞ
Raporda, çözüm sürecinin sona ermesiyle devletin güvenlik odaklı politikalara döndüğü, PKK ve bağlantılı gruplara karşı yoğun operasyonlar başlattığı belirtiliyor. Uzmanlar, geçmişteki olumsuz tecrübeler nedeniyle taraflar arasında yeni bir çözüm sürecinin başlamasına dair umutların zayıf olduğunu ifade ediyor.
BARIŞ UMUDU TÜKENİYOR MU?
SDAM, çözüm sürecinin yeniden başlamasının, siyasi kararlılık, şeffaflık ve sürece tüm aktörlerin tam katılımıyla mümkün olabileceğini vurguluyor.