SODEV anketi: Seçmen siyasilerden daha hoşgörülü; AK Parti ve MHP’ye kendi seçmeninden ‘barış’ mesajı

featured

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) araştırmasına katılanların büyük çoğunluğu; etnik köken, din ve mezhep ya da siyasal görüş farkını halk kutuplaşma nedeni olarak görmüyor.

Toplumsal kutuplaşma son dönem sadece Türkiye’de değil dünyanın sorunu. SODEV, 2023’ü geride bırakırken konuyla ilgili derin bir araştırma yaptı. Sonuçlar dikkat çekici

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından, Friedrich Ebert Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin katkılarıyla yürütülen “Toplumsal Kutuplaşmanın Sebepleri ve Boyutu Araştırması Raporu” yayımlandı.

Araştırmaya katılanların yüzde 32.4’ü Türkiye’de daha fazla huzur içerisinde yaşayabilmemiz için yapılacak en öncelikli unsurun ekonominin düzeltilmesi olduğunu ifade ediyor.

İkinci sırada ise yüzde 14,5’lik bir oranla adaletin işlemesinin gerekliliği vurgulanıyor.

SODEV Başkanı Rasim Şişman, toplumsal kutuplaşmanın sadece siyasi bir ayrışma ya da görüş ayrılığı olarak değil, aynı zamanda ekonomik, kültürel ve sosyal bir olgu olarak karşımıza çıktığını, Türkiye toplumunun özellikle son 20 yılda aynı geçmişi sahiplenen, aynı geleceğe dönük hayaller kuran bir toplum olma bilincini yitirdiğini öne sürüyor.

Şişman, “Refahın azalmasıyla birlikte, refahın bölüşülmesinde de sorunlar gittikçe artıyor. Her grup birbirinin gözüne batıyor. Türkiye’de adaletin olmaması ve plansız göçmen politikası bunu besliyor” diyor.

“Müzakere diyenlerin sayısı savaş diyenlerden daha fazla”

SODEV araştırmasına katılanların yüzde 69.7’si, barış için müzakereyi tercih ediyor.

“Barışın güvence altına alınması için gerekirse savaşılmalıdır” diyenlerin oranı ise 30.3’te kalıyor.

SODEV Başkanı Şişman, bu noktada kadın-erkek arasındaki bakış farklılığına dikkati çekiyor:

Kadınlarda müzakereyi savunanların oranı yüzde 77.2  Bu oran erkeklerden yüzde 61.4 Bu olgu aslında niçin kadınların yönetimde daha fazla yer alması gerektiğini ortaya koyuyor”

Oy tercihi dağılımına bakıldığında ise Cumhur İttifakı’nda müzakereye olan eğilim azalmakla birlikte muhalefeti destekleyen seçmen grubunun büyük çoğunluğunun barış için savaşı değil, müzakereyi tercih ettiği açıkça görülüyor.

“Katılımcı demokrasinin erozyona uğraması kutuplaşmada sebep”

Araştırmanın yürütücülerinden Bursa Uludağ Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Cem Okan Tuncel’e göre siyasal kutuplaşma olgusuna hem insani hem ekonomi politik eksen üzerinden bakmak elzem:

Kapitalizmin temel kriz dinamiklerini anlamamız gerekiyor. Çünkü kapitalizmin süreci yönetebilmesi için özellikle toplumsal kutuplaşmayı bir araç olarak kullanıyor ve tabii ki bunu arttırarak, geliştirerek yöneterek kullanıyor. 2008 ekonomik krizinden sonra özellikle ekonomik krizin devam ettiği görüyoruz. Kapitalizmin toparlanmada sancılar şeklinde yeni bir teknolojik devrimi sürece sokarak çalıştığını ve siyasal kutuplaşmayı özellikle iyi kullanmaya çalıştığını görüyoruz. Siyasal kutuplaşmanın en önemli kaynaklarından biri olarak görebileceğimiz bir iklim krizi olgusu var. Sosyal eşitsizliğin arttığını görüyoruz. Özellikle ekonomik eşitsizlik ile sosyal-siyasal kutuplaşma arasında önemli bir ilişki var. Özellikle liberal ve katılımcı demokrasi olarak kabul edebileceğimiz demokrasinin erozyona uğraması, siyasal katılım mekanizmalarının zayıflaması, siyasetten insanların ve kitlelerin uzaklaşması, sağ popülist olarak kabul edilen liderlerin elinde toplumu kutupsallaştırarak otoriter rejimlere doğru bir geçiş hamlesi yapmaya çalışması önemli olgular olarak karşımıza çıkıyor” 

Kalkınma ekonomisi uzmanı olan Profesör Tuncel, belirsizliğin artmasının beraberinde güvenlik endişesini getirdiğini belirtiyor.

indir.jpeg
Prof. Dr. Cem Okan Tuncel / Fotoğraf: SODEV

Tuncel, iktidarın son seçimde güven-güvenlik ilişkisini seçim kampanyası süresince kullandığını hatırlatıp “Kutuplaşmış toplumların ortaya çıkması hem belirsizliği besliyor hem belirsizlikten besleniyor” tespiti yapıyor.

Demokrasinin düşüşü, totalitarizmin yükselişi…

Toplumsal kutuplaşma sadece Türkiye’ye özgür değil, küresel bir durum/sorun.

2011-2021 arasındaki son 10 yıl içerisinde kutuplaşmanın arttığı ülke sayısının son derece fazlalaşmış durumda.

Bu da tüm dünyada demokrasinin bu anlamda bir tehdit altında olduğunun göstergesi.

Dünya ile ilgili olumsuz görüşlerin daha önceki dönemlere göre hızlıca artması, örneğin II. Dünya Savaşı dönemindekinden daha üst bir düzeye çıkışı söz konusu.

Dünya çapında sağ popülist iktidarların yükselişle demokrası geri plana taşınıyor, göçmen karşıtlığı ve totalitarizm yükseliyor.

Neden ayrıştık?

SODEV’in “Toplumsal Kutuplaşmanın Sebepleri ve Boyutu Araştırması Raporu” bu durumun Türkiye ölçeğindeki nedenlerine de eğiliyor.

Araştırmaya katılanların yüzde 19.6’sı, toplumdaki kutuplaşmanın en büyük nedeni olarak siyasilerin söylem ve davranışlarına işaret ediyor.

hdnQO_RU_400x400.jpg
SODEV Başkanı Rasim Şişman

Bu yanıtı yüzde 14.8’lik oran ile “Eğitimsizlik ve Cehalet” ve yüzde 6.8’lik oranla “AK Parti” cevapları takip ediyor.

Peki kutuplaşma ortamı daha ne kadar sürecek?

Halkın bakış açısı ne?

Katılımcıların yüzde 52.9’u, önümüzdeki yıllarda Türkiye’deki kutuplaşmanın artacağı yönünde öngörüde bulunuyor.

Buna karşın kutuplaşmanın azalacağına inanan kesim ise yalnızca yüzde 14.5’lik bir oranla sınırlı kalıyor.

“En çok kutuplaştıran DEM Parti, en az İYİ Parti”

Araştırmanın sonuçları DEM Parti’nin Türkiye’de çoğunluk tarafından kutuplaştırmaya en çok artıran siyasi parti olarak görüldüğünü, ikinci sırada ise AK Parti’nin geldiğini ortaya koyuyor.

Kutuplaştırmayı artırıcı yöndeki etkisi en düşük olan parti ise yüzde 47.5’lik oran ile İYİ Parti.

SODEV Başkanı Rasim Şişman, merkezde bir görünüm sergileyen İYİ Parti’nin bu durumu seçim performansına yansıtamamasının ise başka bir tartışma konusu olduğu kanaatinde.

“MHP seçmenin yarısından fazlası AK Parti’nin kutuplaştırıcı olduğunu düşünüyor”

Partiler-kutuplaşma ilişkisinde bir dikkat çekici sonuç AK Parti’nin kutuplaşmaya etkisi.

Oy tercihi dağılımına göre incelendiğinde AK Parti’nin ittifak ortağı MHP seçmenlerinin yüzde 52.6’sı AK Parti’nin kutuplaşmayı artırdığına inanıyor.

Türkiye toplumu ortanın biraz sağında

SODEV araştırması Türkiye’nin siyasi yönelimi ile ilgili de fikir veriyor.

“Siyasi açıdan Türkiye’de yıllardır sol, sağ, merkez diye bir gelenek var. Siz kendinizi siyasi açıdan 10’luk cetvelin neresinde görüyorsunuz? 1-Sol, 10-Sağ olacak şekilde değerlendirir misiniz?” sorusuna verilen tüm yanıtların genel ortalaması 5.9.

Yani Türkiye toplumu ortanın biraz sağına konumlanmış durumda.

Yakın çevremizle ilişki nasıl?

Araştırmada yöneltilen sorulardan biri de “Yakın çevrenizdekiler ile ne sıklıkta aynı görüşte olursunuz?” 

“Hiçbir zaman” yanıtını verenlerin oranı yüzde 3.7.

SODEV Başkanı Şişman bu durumun aslında bir yankı odası özelliği teşkil ettiği kanaatinde:

Aslında şunu görüyoruz. Büyük çoğunluk yakın çevresiyle aynı görüşte dolayısıyla bir yankı odasından burada söz etmek mümkün. Herkes kendi çevresiyle son derece kapalı bir şekilde yaşamını sürdürüyor. Burada siyasi parti kırılımlarına baktığımızda da benzer oranları görüyoruz. Yakın çevresiyle aynı görüşte olmayanların oranı son derece düşük. Tüm gruplar kendi mahallesinde sıkışıp kalmış durumda diyebiliriz. ‘Yakın çevremizdekine bile görüş farklılığı sebebiyle aranızın bozulduğu olur mu?’ diye de sorduk. ‘Çoğunlukla’ ve ‘Her zaman’ yanıtı son derece sınırlı. Bunun sebebi aslında toplumun büyük çoğunluğunun bu konuya bir hassasiyetin olması. Ezici çoğunluk görüş farklılıklarına rağmen bir diyalog zemininin kalması için çaba harcıyor”

“Açlık sınırı altında yaşayan ailelerin geçimini sağlamak için yaptıkları her şey mübah mı?”

SODEV araştırmasında ifadelerle katılım kısmında yöneltilen dikkat çekici sorulardan biri de yukarıdaki.

Toplum yaklaşık yüzde 20’si bu soruya tamamen ve kısmen “Evet” yanıtları veriyor.

Burada asıl dikkat çekici nokta ise arada kalanlar yani “Ne katılıyorum ne katılmıyorum” diyenler.

Toplumun yüzde 25,9’luk kısmı bu şekilde görüş beyan ediyor.

Teknolojik devrim kutuplaşmayı körüklüyor mu?

Prof. Dr. Cem Okan Tuncel ise kutuplaşma ile neoliberal ekonomik model arasında ciddi bağ olduğu görüşünde.

Piyasanın kaynak tahsisinde tek ve gerekli kurum olarak ortaya çıkması, refah devletinin gerilemesi ve insanların yoksullaşmaya başlamasının toplumsal kutuplaşmanın önemli nedenleri olarak sıralıyor Tuncel.

Bununla beraber, teknolojik devrim olgusuna da dikkat çekiyor:

Teknolojik devrim ekonomik kriz arasında da yakın bir ilişki var. Yapay zekanın önemli etkiler doğurdu.  Bunlardan biri otomasyon teknolojileri. Özellikle rutinleşmiş işlerin otomasyona yaptırılması… Nitelikli emekle niteliksiz emek arasındaki ücret farklı çok arttı. Çünkü niteliksiz emek olarak kabul edilen tüm işler artık tehdit altında, muhasebecilikten reklam yazarlığına kadar… Dolayısıyla ‘Üniversite mezunları iyi para kazanacak lise mezunları kazanamayacak’ diye bir şey yok artık. Bu önemli ölçüde rutinleşmiş iş sahiplerinin gelirlerini kaybetmesi veya ücretlerinin düşmesine neden oluyor. Bu da bu da özellikle ekonomik anlamdaki işsizliği arttırırken, yabancı düşmanlığı olgusunu da artıran önemli nedenlerden biri. Bugün özellikle sağ popülist liderler bunu çok iyi araçsallaştırıyorlar. Bir başta teknolojik etmen gözetleme teknolojileri…  Yapay zekanın ikinci önemli uygulama alanları özellikle totalarizm inşasında önemli bir araç olarak ortaya çıkabilecek, uygun makbul vatandaş yetiştirmeye yönelik gözetleme teknolojisi”

SODEV’in araştırması CATI (Bilgisayar Destekli Telefon ile Anket) yöntemi ile Türkiye genelinde gerçekleştirildi.

Yüzde 95 güven aralığıyla yüzde 3 hata payını gözeten araştırmada toplamda 1067 görüşme yapıldı.

kaynak: © The Independentturkis

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Batman Burada ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!