Sonbahardayız. Mevsim geçişi etkileri iyice hissediliyor. Artık üşüyoruz. Kıyafetlerimiz değişti. Ağaçlar isteksiz olsa da yapraklarını döküyor. Yapraklar git gide sararıyor, sarı yapraklar döne döne toprağa düşüyor; derken kırmızıya, kahverengine dönüşecek. Henüz havada yağmur yok ama ağır, iri bulutlar gökyüzünü kaplamaya başladı. Yakında yağmurlar yağar. Serin rüzgarlar arttı, karanlık erken bastırıyor. Pencerelerimizi, balkon kapılarımızı kapadık, yatarken sıkıca sarılıyoruz yorganlara.
Sonbaharın gün sonları ne kadar dokunaklı. Bulutlar dalga dalga toplanıp güneşi örtüyor. Birden bulutlar dağılıyor ama artık güneş de ortalıkta görülmüyor. Ufuk pembeye boyanıyor. Daha az önce gündü, akabinde akşam oldu. Geriye öyle tatlı gözlemler kalıyor ki sanki havada bir sihir var.
Göğün uçsuz bucaksız acayipliğine bakmak ne büyük zevk! Tam benlik bir mevsim. Açılıp kapanan hava, üşüten rüzgar, rengarenk doğa görüntüleri ile can sıkıntısı ve hareketi bir arada yaşatan sonbahar ne güzeldir benim için. Ben bu karşıtların aracılığıyla değişiyorum, belki de ben kendimi değiştiriyorum; sonbaharın eşsiz duyumları şaşkına döndürüyor beni, yalnızlık, sessizlik; sonra umutla doluyum, bir duyarlık ve canlılık bütün varlığımı kaplıyor.
Gözlerimin önündeki görünümün güzellikleri beni ayaklandırıyor. Ah! Hep böyle güzele mi bakmalı, güzel hep böyle doğal mı olmalı? Yoksa hep güzelliğe uzak mı durmalı? Güzellik karşıtlıklarıyla isteklerimi ve düşüncelerimi baştan çıkarıyor. O, keyfine göre davranan bir sihirbaz gibi. Güzeli incelemek içe işleyici olduğu kadar gülümsetir de.
Sonbaharı şakırken kendime dönmüşüm yine. Bu mevsim her anıyla gözü kapalı insana şiir yazdırabilir. Ve şiir yakışır güzel şeylere:
SONBAHAR
Bir sonbahar sabahı
Gün ışığı
Serin rüzgarı
Kuşların kanat çırpışı
Ağaçların gölgesi
Suyun sesi…
Uyanıyor
Dinliyor
Ürperiyor
Özlüyor
Ve yürüyor…
Yorumlar kapalı.