Tatlı su sıkıntısı önümüzdeki on yılların en büyük sorunu. Küresel ısınmanın da etkisiyle artık içme suyu her geçen gün daha fazla önem kazanıyor.
Dünya devletleri plan ve projelerini tatlı su üzerine kuruyor. Ama ciddi anlamda proje ve çözümlerin üretildiği söylenemez.
Dünyada tuzlu suyun arıtımı ile tatlı su krizi önlenebilir mi?
Aslında en çok üzerinde kafa yorulan ve çözüme yakın duran bu.
Yine başta Suudi Arabistan olmak üzere Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail gibi ülkelerde arıtma işlemi yapılıyor. Fakat şimdiki şartlarda hem ekonomik hem de ekolojik olarak maliyeti ve götürüsü yüksek oluyor. Kabus gibi senaryolar yok değil.
Ama biz o senaryolara değinmeyelim.
Şu kadarını az çok biliyoruz; eğer tuzlu su yani deniz ve okyanus suyunun içme ve kullanım açısından ucuz ve sağlıklı bir yöntemle arıtımı sağlanamazsa vahim sonuçlar bizi beklemekte.
Sadece Ortadoğu ülkeleri için değil dünyanın yarısından fazla nüfusun yaşadığı coğrafyalarda gelecek çok da parlak gözükmüyor. Her ne kadar dünyanın bir kısmı zengin su imkânlarına sahip olmuş olsa bile önümüzdeki 30-40 yıl içinde dünya nüfusunun neredeyse yarısı temiz su kaynaklarına ulaşmada risk altında olduğu kaçınılmaz bir gerçek. Bu durumda sözünü ettiğimiz alanlarda devletlerin çatışmayacağını düşünmek çok iyimser bir tahminden öteye geçmeyecektir.
İlginç bir şekilde dünyada petrolün yoğun olduğu ülkeler aynı şekilde su bakımından en fakir ülkeler.
Bir diğer dikkat çekici noktaysa Ortadoğu özelinde su kaynaklarının tamama yakını Kürtlerin yaşadığı coğrafyada olması. Türkiye’de Dicle ve Fırat Güneydoğu’da, Irak’ta yine Kürtlerin federal yapıda yaşam sürdüğü Federal Kürdistan’da, İran’da keza Kürtlerin yaşadığı bölge. Özetle tatlı su bakımından dünyanın en stratejik bölgelerinin tamamında Kürtler yaşıyor.
Mezopotamya coğrafyası tatlı su bakımdan zengin.
Ama tabi kaynaklar sınırsız değil. Belli bir dönem bizi idare edecek olsa bile eninde sonunda sıkıntı yaşayacağımız aşikar.
Şimdi geleceği, geleceğe bırakalım biz günümüze dönelim.
Suyun en çok bulunduğu bölgede halk, içme suyu bulamıyor.
Hem de daha dünyanın hiçbir yerinde ciddi anlamda su sıkıntısı yaşanmadan.
Batman Çayı, Beşiri Çayı, Dicle Nehri, Hasankeyf Barajı…
Batman, etrafı sularla çevrili bir ada.
Ama buna rağmen bir senelik kuraklık ve DEDAŞ’ın zulmü sayesinde kırsal kesimler susuzluk tehdidiyle baş başa kalmış durumda.
Akıl karı değil.
Varlık içinde yokluk buna denir.
Bu köylerin susuz bırakılıp, insanların kaderiyle baş başa bırakılmasının hiçbir izahı olamaz.
Hiçbir gerekçe, hiçbir neden bu zulmü temize çıkarmaz.
DEDAŞ, “borç ödenmediği” gerekçesiyle Batman‘ın Kozluk ilçesine bağlı beldelerde su depolarının elektriklerini kesti. Tıpkı geçen sene Mardin’de yaptığı gibi.
Geçen yılın Mardin’e maliyeti milyonlarca TL ile ifade ediliyor.
Dünyanın tatlı su denince parmakla gösterilen bölgesinde bunun yaşanması hangi açıdan bakarsak bakalım ayıplanacak, hayretle karşılanacak bir durum.
Pandemi koşulları malum. Hastalıkla uğraşan insan sayısı her zamankinden daha fazla.
Hijyenin hiç bu kadar önem arz etmediği bir zamanda insanlara bu kötülüğü yapmak, o insanlara ölün demekten farksız. Gidip o köyleri gördüğünüzde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Her tarafı koku sarmış, insanlarda ishal vakaları çıkmaya başladı. Bu durumun daha da kötüleşeceğini hepimiz biliyoruz. Ama kimin umurunda!
Tabi bir de köylülerden istenen astronomik rakamlar var.
Elektriği kesilen köylerden biri Zilan. Zilan köyünde hane başı 110 bin gibi çılgın bir para talep ediliyor. Günümüz şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda bu rakamların karşılanmasının mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz.
Derhal yeni bir yol haritası çizilmeli. Bu sorunun geçici bir sorun olmadığı ve artık bu durumla sık sık karşılaşacağımız belli oldu.
Bu köylerin sorunu bugün çözülür ama yarın yine başka bir yerde karşımıza çıkacaktır.
Kalıcı ve kesin çözümlere odaklanmalı.
Yarın başka köylerde ve hatta şehir merkezinde karşımıza çıkmayacağının garantisi yok.
Örneği de var.
Daha önce belediyenin borcu var gerekçesiyle Batman merkeze su pompalayan kuyuların elektriği kesilmişti. Merkez nüfusuyla 16 büyükşehir merkezini geride bırakan Batman, bir şalterle suyu kesilecek kadar küçük!
Kozluk köyleri son örnek olmalı, ders çıkarılıp bir daha böyle bir sorunla karşılaşmaması için projeler üretilmeli.
Mezopotamya ve Batman’ın tatlı su kaynaklarından bu halka ücretsiz bir şekilde içme suyu temin etmek hem görev, hem borç ve hem de farzdır.
Yorumlar kapalı.