Yazar adayları, yazar olmanın çekici havasına biraz abartılı kapılırlar. Böylece kendilerini farklı görmeye başlarlar. Zavallıca bir coşku!
Yazarların ilk eserlerini eleştirmenlere veya yayıncılara verdikleri hayranlık uyandıran öykülerini ya okumuşlardır ya da duymuşlardır. Yazı yazmak sanatının daha yaygın olduğunu düşünerek hayaller kurarlar.
Yazma sanatı, doğrusu riskli ve sıkıntılıdır. Giderek başarısızlık endişesi isteksizliği doğurur. Yine de yazma hevesine dair öğütler ümit ışığı gibidir. Devam etme gücü, yazdığından keyif almak cesaret vericidir. Bütün bunlarla birlikte yazmak üstüne bilinen birçok aforizma destek niteliğindedir.
Birkaçı şöyle: Epiktetos, ‘Yazar olmak istiyorsan yaz!’
Tolstoy, ‘İnanıyorum ki, bir insan yazmak istiyorsa yazar.’
Çehov, ‘Yazı yazmak sanatı kötü yazılmış şeylerin üstünü çizmektir.’
Kendimize ve başkalarına karşı bir ifade etme sorunu ile karşı karşıyaymışız gibi, yazı yazmak ne denli çileli olsa bile yazı denemelerine vakit harcıyoruz. Sırf kendimizden hoşnut olmak!
Kısacası beyaz sayfaların, rengârenk kalemlerin ve klavyedeki harflerin dayanılmaz çekiciliği apaçıktır.
Nitekim okur-yazar olan hangimiz bir mektup, bir şiir yazmamıştır? En azından bir dilekçe, sıradan bir not yazmışızdır. Kalem eline alan her insan bir harf, bir kelime veya bir cümle yazmıştır. Hiç değilse bir karalama, bir şekil ya da gelişigüzel bir resim çizmiştir.
Yazı yazmak kurallarını büyütmesek bir şeyler yaratılabilir bence. Gözlemlerimizi, yaşadıklarımızı, konuşmalarımızı doğal ve anlaşılır bir biçimde yazıya döktüğümüz an birazcık da olsa bir başarı kazanabiliriz. Mesela bir sohbet sırasında konuşulanları birisi yazsın ya da yürürken kendi kendimize konuştuklarımızı kaydedelim. İlginç ifadeler kullandığımızı fark ederiz. Bu da bir şeydir zannedersem.
Gerçekten neden yazmıyoruz? Daha doğrusu yazamıyoruz sorusu tartışılır durur. Birikimsizlik, tembellik ve sohbet etmek gibi günlük hayatımızın temel özellikleri sıralanır ifadelerimizde. Genel ama özlü tespitler yerinde olmakla birlikte; alışkanlıkları değiştirmemek, kişisel kaygıları yenememek ve keyifsiz yazmak, hatta bir yükmüş gibi yazmak eklenebilir bu seçeneklere.
Gene de yazmak için ön hazırlıklar şarttır. Kelime hazinesi ve cümle bilgisi; uzatırsak gözlem gücü ve azıcık yetenek de olmalı; daha da ötesi bolca okumak…
Her şeyi bir kenara bırakalım. Yazı yazma sanatı bütünüyle çok çalışmakla ilgilidir.
Çehov yazmış: Yapılacak şey, durmadan, gece gündüz çalışmak, okumak, öğrenmek ve irade sahibi olmaktır.
Diğer örnek Edison’dan. Edison ampulü icat etmek için iki bin deney yapmıştır. Ona sormuşlar: ‘Neden ampulü bulamadınız?’ Şöyle yanıtlamış: ‘Ampulü bulmak için yanlış iki bin yol denedim!’
Yeteneğini keşfeden yaratıcılar ışığında başarılı olmaya çalışırken, daha fazla kâğıt ve kaleme ihtiyacımız olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamaya dikkat etmeliyiz.
Yorumlar kapalı.