Kurtalan Ekspresi’yle İstanbul’a gidecek paramız yoktu ama hayallerimiz trenden önce varırdı İstanbul’a.
Teknoloji mektupları ve sokakları vurmadan önce, gar binaları tren yolcuları ile dopdoluyken…
Bazen söz biter ve hiçbir şiire sığmaz zaman…
Bazen bir fotoğraf karesi sizi alıp götürür, geri gelmeyecek zamanlara. Düşsel bir yolculuk tadında…
Onlarca öykü okunur o kareden.
Çocukluğunuza koşmacalar yaparsınız, gençliğin ilk volta yerinde arkadaşlarla buluşmak gibi…
12 Eylül’e ramak kala anlamsız kavgalar, sonra durulan sokaklar…
En masum günlerimde demiryolcu babamla buluşup harçlık aldığım sabahlar…
Uzun yakalı gömlekler, İspanyol paçalı gençler, çarşıda herkesin birbirini tanıdığı günler…
Kadına el kalkmazdı, delikanlı adam anneye, kadına saygı duyardı…
Dostluklar sağlamdı, dara düşenin çalacak kapısı vardı…
Koca ilçede 4 araba vardı plakalarını ezbere bilirdik. Taksici Bedri’yi herkes tanırdı. İlçede gazete yoktu ama her şeyden haberimiz olurdu.
Mahkemeye, avukata gerek yoktu. Mahallenin büyükleri araya girer, dargınlar barışır, sorunlar çözülürdü.
Söz namustu, Kredi kartı yoktu, bakkallar her şeyi deftere yazardı.
Ulusal gazeteler üç gün sonra gelirdi ilçeye, Dershane falan yoktu ama okumak için güçlü yürekler vardı… Siyah beyaz fotoğraflar, televizyonlar, Türk filmi izlemek için çarşambaları iple çektiğimiz ve komşularla beraber sinema şöleni yaptığımız akşamlar…
Koca mahalleye bir bekçinin yettiği huzurlu zamanlar…Xale Tayyip’in düdüğünü duyan eve koşardı.
Bayramlarda kilolarca şeker yetmezdi çocuklara, erken kapılar çalınır, güler yüzlü bayramlık gülüşlü çocuklarla uyanırdık sabahlara…
İlçemizin Futbol maçları, bayram yeri gibiydi. 7’den 70’e herkes taraftardı. Tribün, koltuk yoktu toprak sahada ne maçlar olurdu. Hele bir de top Fikret Abinin ayağına gelince gol heyecanı yaşardık hepimiz. Panter Ali, Yaşar, Bedri, Nihat, Kasım… Ne güzel adamlardı. Futbol bahane insanımız şahaneydi… Futbolun kumara ve şiddete bulaşmadığı zamanlardı…
Ali Rıza Hoca’nın, Nebile öğretmenin elinde büyüdüğümüz güzel okul günleri.
Ve Türkçe öğrenmek için arkası yarın dinlediğimiz zamanlar…
Ahmet Kaya ile yeni tanıştığımız günler, film arası şarkılardan fal tuttuğumuz geceler…
Yıllar sonra öğrendim Ali Döner Amca’nın Doktor olmadığını. Herkesi sünnet ederdi. Sağlık ocağında her şey ondan sorulurdu… Aslen Sivaslıydı ama herkes onu çok sevmişti. Herkesin yardımına koşan güzel insan kimbilir şimdi nerde.
Ondan öğrendik aslolan kentler değil yüreklermiş.
İstanbul’a Erol Taş’ı, Cüneyt Arkın’ ı görmeden dönenleri ayıpladığımız yıllardı…
Uludağ gazoz içmek lüks sayılırdı. Hele uçağa binmeyi hayal bile etmezdik, zaten James Bond çantamız da yoktu…
Kurtalan Ekspresi’nin delikanlı yılları yani…
Yorumlar kapalı.